22
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
2036
Okunma

kara kış, kara bulut, kara sevda derken
kaç yaz güneşi umutlarla
güzler savruldu ardından...
ve bir sabah sularda donmuş kireç kaymağı
pembe pembe zakkumlar
son zehirli gülleriyle
mağmanın buğusunda aynaya eğildiler...
arı kuşları tepemde
kanatlarının her bir teleğinde
yaprak yaprak bir ilkbahar
yeni haberler var senden;
göçmen kuşların getirdiği
bir güz daha başlıyor, parçalı bulutlu hüzünlerle...
ince uzun palmiye
havuz başında suların aynasında ağartmış saçlarını
fırtınalarda salım salım
yaprağın toprağa özlemi
yere düşecek tohumlarından belli
hepsini birden darı gibi saçıverecek sanki...
kalemi bırakıp seni düşünüyorum;
kaplıca buğusunda gözlerim
göçmen kuşlar gibi
güz maviliğinde yitiriyorum kendimi...
çok uzaklarda dağ başları
kristalleşen ışıklar
pırıl pırıl bir gelini süslüyor
pamuk toplayan ellerin
ve süt beyaz gerdanıyla tenin
pamukkale olup çıkıyorsun karşıma, gelin gelin ...
ılık ılık yanağımdan süzülen yaşlar
akıp gidiyor dağdan taştan
termal suların kaynağında seni düşünürken
açılıyor senden yana kabuk tutan yaralarım...
bir kez daha yaratıyorsun beni baştan;
oysa ben kozalakları güneşte pişen
reçinesiyle tohumu sana düşen
iğne yapraklı bir kız/ıl çamın altındayım...
Şaban AKTAŞ
18.09.1998 / PAMUKKALE