29
Yorum
1
Beğeni
0,0
Puan
2453
Okunma

ayrıksılığın dayanılmaz ağırlığında
ezilen ruhum kaygılar içinde...
umarsızca duvarları tırmalıyor
yaprağını arayan dallar…
mora çalan gök kısır döngüde
“doğmuyor bahtıma hiçbir yıldız”
diye hayıflanırken…
ansızın
şartlı tahliyesine hüküm kılınan aşk
rehin alıyor sol yanımdaki odayı
sumen altı edilen sevda
çıkıyor gün ışığına
yıkanıyor gözleri düşlere merhabayla
dalgıç kuşu kanat çırparken yuvaya
bakakalıyor peşinden
devriliyor bakışları alacalı ufuklara
dalıp gidiyor uzaklara…
…..
hayat çelme takarken ayağına
düşüyor aklına
rüyalarına kırağı çalan çocukluğu
düşüyor iki çiğ damlası yanağına…
rüzgar
usulca saba
mırıldanırken kulağına
yokluğunda üşüyen gülüşünü
sarıp sarmalıyor hırkalara /şallara…
talan düşler sığmıyor
belleğin daracık sokağına…
faili meçhul cinayete
kurban giden umutları
un ufak olurken
düşüyor kolları iki yanına…
düşüyor hayalleri kaldırımlara…
sayıklıyor bilinci yitik:
“adı yiğitti
ömrümü alıp gitti” …
uğruna ne yazık ki
kan döküyorum şimdi!…
Aslı Aydın