12
Yorum
25
Beğeni
5,0
Puan
658
Okunma

Düşle örülü bilmiştim cihanı
Ve sayısını unuttuğum verdiğim savaşın adı iken
Cihanın Aşkına boyun eğen bir kuş gibi yürüdüğüm
Dehlizin ziftine sırnaşır acılar
Göğün tembel kuşlarından arakladığım kanatlarımla
Yazdığım kelimeler için için ağlar
Sözcüklerdir
Kayıp ritmi yüreğimin;
İmgelerdir asılı kaldığım Araf’ın diğer yüzü
Ve kök hücremde saklı asalet
Ve dirayet
Sınandığım kadar vuku bulur onlarca kehanet!
Ben ki: Nemrut Dağına dokunan eli ile meleklerin
Elemine ettiğim
İçimdeki neşenin yerini alır Ekim papatyaları
Hali hazırda beyaz ve üşüyen yaprakları
Baş koyduğum ömrün meyvesi iken şiirler
Ve işte atıl yüreklerin
Saklandığı paslı kafesler
Bir öngörü olsa ne ki aşk
Ya da ömrün ön sözü,
Hikâyesi olmayan şiirlerden yola çıktığım
Varamadığım öteki yakası şehrin
Varamadığım yakası mutluluğun
Bir edimse eğer ki şiir ve şairin
Uçuşan saçlarına eşlik eder telli turnalar
Bir tekerlek izidir
Arkada kalan ve
Arkası gelmeyen hikâyeler
Berduş kalemin de hizmetlisi iken yürek
Meylettiği her yeni gün ve nice dilek
Öksüz varlığında yerkürenin
Gökte saklı nemli özdeyişler
Bir bulut misali büyüyen
Kâh umut kâh hüzün
Arşı alaya çıkan serzenişler
Varsa yoksa hak ihlali ve sevginin ihbarı
Göle maya çalan bir huzur
Dilerken Tanrıdan şair
Sadece şakır iç sesi
Sadece susar vakur yüreği
Ve her sus payı söylemde infilak eder
Kalem kandığı kadar zalime
Yalandan sever gibi yaparken nicesi
Bir nidanın da esintisidir şiir
Ve şairin yaralı yüreğinin tek hâkimi sözcükler
Kutsar sözcükler
Susar sözcükler yanar ve
Yakar deminde ömrün
Nasıl da debdebelidir dinmek bilmeyen hüzün…
5.0
100% (17)