7
Yorum
12
Beğeni
5,0
Puan
472
Okunma

Ne kadar güzeldi eskiden hayat
Ceviz kabuğuna dünya sığardı
Şimdi her tazenin mayası bayat
Üzümün çöpünde şırası vardı
Şubat’ta manavda karpuz olmazdı
Garibin filesi yine dolmazdı
Doğanın bir mevsim gülü solmazdı
Hepsinin zamanı, sırası vardı
Mahalle bakkalı vardı köşede
Gülsuyu satardı mavi şişede
Komşular ortaktı hüzün, neşede
Her gözün üstünde karası vardı
Çerçi de gelirdi haftada, ayda
Takasa girerdi arpa, buğdayda
Sermaye atında, terazi tayda
Uruplağa, şinik, darası vardı
Bağırır; "bisküvi, harnup, leblebi!.."
Peşine takılır sümüklü sabi
Tereke urbanın derindi cebi
Elinde delikli parası vardı
Kumaşı yıpratan ütü değildi
Yavruyu öldüren sütü değildi
Kötü de bu kadar kötü değildi
Zorbanın gocunan yarası vardı
Ne zaman; ufukta sorun belirdi
Klanın derdini klan bilirdi
Adalet aranmaz, kendi gelirdi
İhtiyar heyeti, şûrası vardı
Pancarı yoksa da düşerdi pezik
Midesi tok olan olur mu ezik
Birinin kolunda altın bilezik
Birinin boynunda turası vardı
Siyaset nezdinde çok idi yalan
Eşekten kıymetli değildi palan
Arada sandıktan reyimi çalan
Hırsızın bir yerde durası vardı
Alibaba’nın da vardı imanı
Ahiret; denizi, dünya; limanı
Hesapta tutardı, öteki yanı
Velakin evvela burası vardı
Dost Katkısı................Teşekkürlerimle
Herkes feyz alırdı tertemiz dilden
İnanırdı HAK’ka canı gönülden
Hurafe ve fen*in öyle tez elden
Laf ile kapanmaz arası vardı................Aydın KAHRAMAN
Bizim çocuk olduğumuz zamanda
İnsanlık bir yanda dostluk bir yanda
Yemek verilirdi her ramazanda
Üstelik dişin de kirası vardı..................Suat ZOBU
Yoktu Allah ile kulu kandırma,
Fotomontaj ile bir inandırma;
Yalan doğruluğa oldu sundurma,
Çünkü gölgesinin mirası vardı..................sakaogluhasankucuk
Çerçi: sırtında yada bir hayvana yüklediği ufak tefek tuhafiye eşyasını, incik boncuğu köy köy, mahalle mahalle dolaşarak satan gezici esnaf
Uruplağa: bir tahıl ölçeği
Şinik: 8 kg.lık tahıl ölçeği
Dara: kabıyla birlikte tartılan nesnenin kabının ağırlığı
Harnup: keçiboynuzu
Tereke: ölen bir kimseden kalan her şey (giyim eşyası olarak işlenmiştir)
Urba: giysi (pantolon olarak işlenmiştir)
Gocunmak: çekinmek, kaçınmak, bir davranıştan, bir sözden, bir durumdan alınmak, bir şeyden kırgınlık duymak
Klan: boy, topluluk, kabile
İhtiyar heyeti: köy yada mahalle tüzelkişiliğinde muhtar başkanlığında görev yapan yetkili kurul
Şûra: danışma kurulu
Pezik: şeker pancarının toprak üstünde kalan yeşil kısmı
Tura: paranın resimli yüzü. (bazı yörelerde "küçük altın")
Palan: genellikle eşeklere, kimi kez de atlara vurulan, enli, yayvan ve yumuşak, kaşsız eyer
5.0
100% (8)