5
Yorum
9
Beğeni
5,0
Puan
846
Okunma

12 Nisan 1961 de Yuri Gagarin;
İsaac Newton’dan poposunu,
Pardon, yani yakasını kurtarıp
Vostok1 adlı uzay aracıyla
Atmosfer dışına çıkabilen ilk insan oldu...
Dünya’nın etrafında 108 dakikalık bir tur atıp, geldi.
Görsem sorardı SÜLO’M: Ötesini gördün mü?
Göremedim de soramadım da.
1968 de, henüz 34 yaşındaydı,
Eceliyle ölürken miii, öldürülürken miii, bilemedim…
Mahallede bunları sorabileceğim kimse de yoktu zaten,
Kalmıştı içimde, sonsuzun ötesi;
Eklendi bir de atomun örekesi, tezata bak!
Sonra Erzincan’da ve İstanbul’da lise,
Ankara ve İstanbul’da yüksek öğrenim...
Ben kimseye soramadım, bir anlatan da çıkmadı...
Ulu Önder Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK’ ün;
1930 larda söylediği;
“Çok değil yüz yıla kalmaz insanoğlu Ay’ a gidecektir.“
Sözlerini gerçekleştiren ilk insanlı Ay yolculuğu,
16 Temmuz 1969 da Apollo 11 le yapıldı.
20 Temmuzda iniş anını Suadiye’ deki evimizde
Rahmetli Salim KARAMAN ağabeyimle
Radyodan naklen izledik.
Neil Armstrong Ay’da: “İnsanlık için dev bir adım attı.“
Onu Edwin Aldrin izledi.
Michael Collins, Ay etrafında Apollo’da turlayarak
Ortalığı kolaçan ediyordu.
Neil’ in: “Allah kahretsin yine burdalar, yine bizi izliyorlar.“
Feryadını yayına ara veren ABD hepimizden gizledi...
Kimler bizi niye izliyordu ki?
Tehdit mi ettiler yoksa:
Bir daha gelirseniz bacaklarınızı,
Pardon yani Apollon’unuzu kırarız diye,
Anlaşılamadı bir daha yarım asırdır
Ay’a insanlı gidemeyişimizin nedeni!
SÜLO’M mırıldandı:
Sanki Ay’a gerçekten gittiler de, ötesi mi dert kaldı?
Sahi öyle bir söylenti de var ama ben NASA’ya inanıyorum.
Kesin gören de yok, bilen de dedim,
Bir bilen olsa; söylemez miydi;
Çocuklar; sonsuz buradan başlar,
Şurada biter, ötesinde de şok var diye...
Apollo 11 ekibi 20 Ekim 1969 tarihinde
Anıtkabir’i ziyaret ettiler.
Kendime sorup durdukça kafam karıştı,
Bildiklerim bilmediklerimle yarıştı;
Çarpıp, bölüp, integralini alıp, küp köküyle toplarsam,
Dip kökünü bulurum dedim, nah buldum!
Ne dibi göründüüü, ne kökü çıktı,
Sonuç; virgülün solunda sıfır, sağında sıfır,
Elde var sıfır, makinalar stop!
Ulan anla artık, sonsuz işte!
Sonsuzun, başı kıçı olur mu, olmaaaz!
Korkmuştu SÜLO’M;
Tamam tamam, kızma, başı sonu yok,
Kabül anladım.
Acaba diyorum, şey, yani, azıcık ötesinde ne var?
Hasbinallaaah ve nimel vekiiil!
Elinin körü var be çocuk, anladım diyorsun anlamıyorsun,
Yok, bilen yok işte, anlasanaaa!
Çalışma hayatımda, bir kitap furyasına daldım;
Dünya’mızın Gizli Sahipleri, Evrende En Büyük Sır,
Tanrı’ların Arabaları, Karadelikler
Bebek Evrenler, Zamanın Kısa Tarihi vs. vs. vs...
Başımı semalara diktiren dörtlüden ikisi; astronotlar
Yuri Gagarin ile Neil Armstrong
Diğerleri, Erich Von Däniken ile Stephen Hawking oldu...
Devam edemedim yola, verdim bir mola!
Kuran-ı Kerim’den başlayıp,
İncil, Tevrat, Zebur’u okudum döne döne,
Kâh örtüştü, kâh kesişti bilimle din...
Hatta sonsuzun ötesine olan merakımı hisseden;
Hristiyan filozof Aziz Augistenea:
“Tanrı orada bu tür soruları sorabilecek insanlar için,
Cehennemi hazırlamakla meşgul“
Diyerek çaktırmadan paylamıştı,
Okuduğum kitabının satır aralarında...
Bak Aziz Augistenea;
Sen beni paylıyorsun ama bu Güneş;
Saniyede 4 buçuk milyon, dakikada 270 milyon,
Saatte 16 milyar 200 milyon,
Günde 388 milyar 800 milyon
Yılda 141 trilyon 912 milyar ton yakıt tüketiyor.
Sevgili Dünya’m 6 trilyon 600 milyar ton…
Yani Güneş her yıl
Tamı tamına 21,5 Dünya yakıyor bünyesinden,
Sırf çevreye ısı, ışık sağlasın diye.
Ben kara sevdadan bilirim, yanan biter…
Sen ben göremesek te; gerçek bu,
Bütün yıldızlarda da durum aynı,
Sadece her birinin bitme zamanı ötekinden farklı...
Biliyorum ki senin de;
Ötesine bir türlü aklın ermediğinden
Cehennem ateşiyle susturmak istiyorsun beni...
Hâsılı; okudukça bulandı, bulandıkça sulandı beynim...
Olmayan aklım da karıştı gitti,
Vazcaydım, sonsuzun ötesinden,
Atomun içindekilerden,
Bari şu, sonsuzu bir anlasaydım...
Tabii benim dar kafamdaydı trafik karmaşası,
Yoksa hepsi ve herşey kurulu bir düzen içinde
Kendi rotasında yollarına devaaam.
Einstein demişti ki: “Tanrı zar atmaz.”
Niye diyor SÜLO’M.
Zarı; aklı ermeyen, gücü yetmeyen,
Yeteneksizliğini şans adı altında
Başka bir şeye yıkan atar.
Tanrı’nın bunlara ihtiyacı yok ki.
Rahmetli Yaşar Nuri Öztürk Hocanın:
“Debbetül Arz” dediği,
Rahmetli Stephen Hawking de demişti ki;
“Atmadan olmaaaz, hatta belli ki;
Tanrı zar atmakla kalmıyor, gözleri kapalı oynuyor,
Ara sıra da zarları görülmeyecek yerlere atıyor.”
Yaşlılığında ise demişti ki; “Tanrı’ya ne gerek var,
Evren kendisini Tanrı’sız kurar,
Elinizi çabuk tutun; 200 ila 500 yıl sonra
Bu Dünya’da zaten yaşayamayacaksınız.”
Hadi gel çık işin içinden.
Pardon şu Dünyanın içinden diyecektim.
Süleyman KARAMAN vega4
NOTLAR:
1… GELECEK BÖLÜM (05) İLİM KENDİSİNİ AŞARKEN
2… İtalik yazılar gizli sesim, SÜLOM’UN konuyu açma çabasıdır.[ /italik ]
5.0
100% (4)