9
Yorum
21
Beğeni
4,9
Puan
1253
Okunma

Peygamberimiz H.Muhammad Mustafa (s.a.v)in hatırasına ithafen yazılan
Hayat hikayesinin 102.bölümü
Allah’ın izniyle kitabın sonuna doğru yaklaşıyoruz...
Tüm dostlara gösterdikleri ilgi ve yorumlarından dolayı çok teşekkür ediyorum.
Not...Yorumlarınızdan bir kaçını kitabın ön kısmına almak istiyorum .
Müsaadenizi rica ediyorum..
Rabbim muvaffak eder inşaallah.
giderken,
ardından gitme diye yalvaran çığlıkları hatırla
gitme, kal diyen dostların feryadına
bir daha kulak ver
gitmek candan olmaktır aslında
hep öyle oldu
oysa gitsen de kalsan da candan olacaksın
zaten canlı kalmayacaksın
öyle diyorlardı
bil ki kardeşim gök kubbe altında yaşayan
yeryüzünde hareket eden her ne varsa
gün gelecek gidecek
kalmaya direnmenin kime faydası var
vakti geciktirmek kime hayat bahşeder
durduramadığın zamanı bir anlamla doldur
önünü alamadığın can verişini
bir sevdanın pazarına sür
tükenmeden sat canını
değeri düşerken değil
değerli bir bedele ver ömrünü
razı ol gitmeye
öncelediklerini ertele
ertelediklerini öncele
gidenlerin ardından ağlamak değil ki görevimiz
her gidişten yeni filizler çıkarmak hayatımıza
ağlamak değil sadece işimiz
kendimize yeni başlangıçlar yapmak
onurlu bir gidişin bedelini
seve seve üstlenmektir
ey yolcu
ardına bakmadan yürüyen can
ciğer yakan, yürek sızlatan
bize candan öte bir değer yüklemek içindir
hayattan öte bir sevda taşıtmak içindir
gitmek…
kim ki kaygısını terk edip
ruhunu su içirmeye koşturursa
yürürse yarına
kim ki can endişesinden sıyrılır da,
canan uğruna can verecek teslimiyete
erişirse
ki gözyaşı akıttığı kadar
ki matemi için ter döktüğü kadar
ki uğrunda can verdiği kadar
şehittir
*
hicretin 6. senesi, zilkade ayı
resul-i ekrem bir gece rüyasında
hiçbir korku ve endişe duymadan
ashabıyla birlikte gidip
kabe-i muazzama’yı tavaf ettiklerini
kiminin başını kazıttığını,
kiminin de saçını kısaldığını görmüştü
efendimiz, bu rüyasını anlatınca ashab-ı kiram
görülmedik bir sevinç ve heyecan izhar etmişlerdi
muhacirin mekke’den medine’ye hicretlerinin üzerinden
altı yıl geçmişti
bu altı yıl zarfında
büyüklü küçüklü bir çok hadise cereyan etmişti
vatanlarının hasreti yine de gözlerinde tütüyordu
doğup büyüdükleri vatanlarına
bir gün tekrar kavuşacaklarını
her an hayallerinde yaşıyorlardı
hasret duydukları belde alelade bir yer de değildi.
her gün beş vakit namazlarında yöneldikleri
kabe-i muazzamanın bulunduğu mübarek bir belde idi
resul-i ekrem
siz muhakkak mescid-i haram’a gireceksiniz müjdesi
müslümanlar arasında büyük bir sevinçle karşılanmıştı
hemen o yıl gidip
kabe-i muazzamayı tavaf edeceklerini
zannettiler ve bunu umdular
efendimiz, yerine medine’de
abdullah bin ümmi mektum’u bıraktı
yemen işi giydiği iki elbisesi ile pazartesi günü yola çıktı
birlikte hazırlanan müslümanların sayısı 1.400 idi
kafilede 4 de kadın vardı
bunlardan biri efendimizin muhterem hanımları
ümmü seleme (r.a.) idi
müslümanlardan sadece 200’ü atlıydı
yanlarında yolcu silahı olan kılıçtan başka
bir silah da bulunmuyordu
onlar da kınlarında idi
ümre kafilesiyle birlikte
ayrıca kurbanlık 70 de deve vardı
resul-i ekrem (a.s.m.) ashabıyla
zü’l-huleyfe mevkiine gelmişti
bu sırada hz. ömer huzura çıkıp
ya resulallah
seninle harp halinde bulunan bir kavmin üzerine
silahsız ve atsız mı gireceksin
diyerek endişesini dile getirdi
resul-i Ekrem…ben, umreye niyetlenmiştim
silah taşımak istemem diyerek
mübarek niyetlerinin muharebe olmayıp
mücerred umre, kabe-i muazzamayı
ziyaretten ibaret olduğunu ifade buyurdu
zü’l-huleyfe
medinelilerin mıkatı
ihrama girme yerdir
efendimiz de burada
öğle namazını kıldıktan sonra ihrama girdi
yetmiş kadar olan kurbanlık develere de
işaret vurdurdu
müslümanların bir kısmı da burada ihrama girdi
efendimiz, öğle namazını kıldıktan sonra
kıbleye döndü telbiye getirdi
lebbeyk! Allahümme lebbeyk!
lebbeyke la şerike leke lebbeyk
innel hamde ven’nimete leke
ve’l-mülke la şerike leke
bu ulvi seda
her tarafı nurani bir havaya büründürdü
sahabilerin heyecanları zirvedeydi
henüz zü’l-huleyfe’den ayrılmamışlarken
resul-i ekrem müşriklerin durumunu öğrenmek
kendi geliş gayesini de bildirmek üzere
büsr bin süfyan’ı mekke’ye gözcü olarak gönderdi
müşrikler,
efendimizin kalabalık bir sahabi topluluğu ile
gelmekte olduğunu öğrenmiş
kati karar almışlardı
muhammed ve beraberindekiler
mekke’ye asla sokulmayacaktı
bunun için,
halid bin velid emrinde 200 kişilik bir süvari birliğini
süratle küraü’l-gamim denilen mevkie göndermişlerdi
müşriklerin bu kati karar ve gayretlerini
tecessüs için gönderilen büsr bin süfyan
gelip usfan mevkiinde resul-i ekrem’e haber verdi
fahr-i kainat bu haberi alınca şöyle buyurdu
yazıklar olsun
kureyş helak oldu
zaten harp onları yiyip bitirmiştir
ne olurdu
benimle diğer arap kabileleri arasına girmeselerdi
beni onlarla baş başa bıraksalardı
heyhayt
kureyş müşrikleri kuvvetlerinin çok olduğunu mu zannediyor
vallahi
Allah’ın tebliği için beni göndermiş olduğu dini
hakim ve üstün kılıncaya kadar
şu başım şu gövdemden ayrılıncaya kadar
onlarla savaşmaktan asla çekinmeyeceğim.
kureyş müşriklerinin karşı koymak için hazırlanmaları
efendimizi fazlasıyla müteessir etti
resul-i ekrem
halid bin velid kumandasında bir kureyş süvari birliğinin
gamim mevkiine gelmiş olduğunu duyunca
ashabına
halid bin velid bir takım süvari ile birlikte
gözcü olarak gamim mevkiinde bulunuyor
bu bakımdan siz
yolun sağ tarafını tutup gidiniz buyurdu
yol güzergahını değiştirerek
müslümanları bir başka yoldan götürdü
halid bin velid,
islam ordusunu uzaktan görünce
derhal dönüp kureyşlilere durumu haber verdi
sahabilerin bu kararlılığından
efendimiz son derece memnun oldu
haydi öyle ise, Allah’ın ismi ile yürüyünüz buyurdu
müslümanlar tekbir ve telbiyelerle mekke’ye
kabe-i muazzamaya doğru adım adım yol alıyorlardı
kasva,
efendimizin şevkiyle kalkıp yürüyüverdi
kureyşlilere doğru gitmeyip
başka tarafa saparak
hudeybiye denilen mevkiin nihayetindeki
suyu çekilmiş bir kuyunun başına indi
efendimiz, müslümanların da gelip oraya
konmasını emir buyurdu
hudeybiye’de yerleşilen saha
susuz bir yerdi
resul-i ekrem
ashabıyla hudeybiye’de bulunurken
huzaa kabilesi reisi büdeyl ibni verka
kabilesinden birkaç kişi ile çıkıp huzura geldi
tihame kabilelerinden olan huzaalılar
cahiliye devrinde bir husustan dolayı
peygamberimiz (s.a.v.)’in mensup olduğu
beni haşim ile ittifak etmişlerdi
islamiyetin zuhurundan sonra da
bu anlaşmaya sadakat göstererek
efendimize taraftarlık gösterdiler
müslüman olsun, müşrik olsun hepsi
kureyş’in hal ve hareketlerine dair
mekke’de olup bitenleri
efendimize gizlice haber verirlerdi
peygamberimiz (s.a.v.)’in huzuruna çıkan büdeyl
kureyşliler seninle çarpışmaya ant içmiş
beytullahı ziyaret etmene
asla müsaade etmeyecekler dedi.
resul-i ekrem geliş maksadını tekrarladı
şöyle buyurdu
biz, buraya herhangi bir kimse ile
çarpışmak için gelmedik
maksadımız, umre yapmak
beytullah’ı tavaf ve ziyaret etmektir…
büdeyl
ben, senin söylediklerini kureyşlilere ulaştırırım deyip
peygamberimiz (s.a.v.)’in yanından ayrıldı
büdeyl, adamlarıyla mekke’ye dönüp
durumu kureyşlilere bildirmek istedi
kureyşliler
bizim, ondan gelecek bir habere ihtiyacımız yoktur
onun bilmesini istediğimiz tek şey vardır
bizden tek kişi sağ kalıncaya kadar
o mekke’ye giremeyecektir.
sonra büyükleri olan urve bin mes’ud araya girdi
siz ne diye
büdeyl ve arkadaşlarını dinlemek istemiyorsunuz
dinleyiniz
söyleyeceği şey hoşunuza giderse kabul edersiniz,
hoşunuza gitmezse reddedersiniz
büdeyl’i dinlediler
kureyşin ileri gelenlerinden biri olan
urve bin mes’ud
büdeyl’in sözlerini yerinde buldu
onlara şu teklifte bulundu
doğrusu, büdeyl size
doğruluk ve sulh yolunu göstermek üzere gelmiştir
siz, onun tekliflerini kabul ediniz
benim de gidip onunla konuşmama
görüşmeme izin veriniz.
kureyş müşrikleri bu sözlerden hoşlanmadılar
muhammed’e git
ancak kendi görüşünü gelip bize haber verme
deyip urve’yi azarladılar
urve,
çıkıp peygamberimiz (s.a.v.)’in yanına geldi
müşriklerin hazırlıklarını
hudeybiye suyu başında beklediklerini
hiçbir kimseyi mekke’ye sokmamaya
kararlı olduklarını tekrarladı
efendimiz şöyle buyurdu
ey urve Allah için söyle
şu kurbanlık develerin kurban edilmelerine
şu beytullahı ziyaret ve tavafa engel olunur mu
biz çarpışmak için gelmedik
niyet ettiğimiz umremizi ifa etmek
kurbanlık develerimizi
kurban etmek arzusundayız
sen kavmime şunu haber ver
benimle beytullah arasından çekilsinler
bıraksınlar umremizi yapalım
kurbanlarımızı keselim
urve bin mes’ud
bir taraftan peygamberimiz (s.a.v.) ile konuşuyor
diğer taraftan sahabalerin resul-i ekreme karşı
davranış ve hareket tarzlarını göz ucuyla süzüyordu
ashabın peygamberimiz (s.a.v.)’e karşı
son derece hürmetkar
kendisine teslimiyet içinde hareket edişlerine
hayran kalmıştı
kureyş müşriklerinin yanına dönünce
efendimizin maksadını bildirdikten sonra
hayranlık duyduğu müşahedelerini
anlatmaktan da kendisini alamadı
ey kavmim
ben birçok hükümdarın huzuruna
elçi olarak çıkmış bir kimseyim
vallahi,
ben bunlardan hiçbir hükümdarın adamlarının
ashabının muhammed’e hürmet ettikleri
sayıp sevdikleri gibi görmedim
ashabından herhangi biri
ondan izin almadan konuşmuyordu
muhammed onlara bir şey emrettiği zaman
yerine getirmek için adeta birbirleriyle yarışıyorlardı
sahabileri onun yanında konuşurlarken
seslerini alçaltıyorlardı
kendisine olan hürmetlerinden dolayı
yüzüne dikkatle bakamıyorlar
gözlerini yere indiriyorlardı.
ben öyle anladım ki,
bu kavim hiçbir zaman onu yalnız bırakmayacak,
onun bir tek kılını bile kimseye teslim etmeyecek,
hiçbir kimseyi onun tenine dokundurmayacaktır
gerisini siz düşünün.
sonra da,
o, size bir sulh teklifinde bulunmuştur
gelin bu teklifi kabul edelim dedi
urve’nin bu teklifi
kureyş ileri gelenleri tarafından hoş karşılanmadı
artık her iki taraf
karargah kurdukları yerde müzakereler yapıyor
birbirlerine gönderdikleri karşılıklı elçilerle
tekliflerde bulunuyorlardı
elçisini öldürmeye kalkıştıkları halde
resul-i ekrem üzerlerine yürümedi
teenni ile hareket etti
onlardan yeni teklifler bekledi
çünkü, onun maksadı kan akıtmak değildi
efendimizin bütün bu söylenenlere rağmen
geri dönmediğini gören kureyşliler
bu sefer ahabişlerin reisi huleys bin alkame’yi
elçi olarak gönderdiler
efendimiz uzaktan huleys’i tanıdı
ashabına
bu gelen kurbanlıklara inanç ve saygısı olan
bir kavimdendir
kurbanlık develerin hepsini
ona karşı salıveriniz de görsün buyurdu
müslümanlar kurbanlık develerini
huleys’e karşı sürüverdiler
lebbeyk! Allahümme lebbeyk... diyerek
telbiye getirdiler
bu ulvi ve masum manzara karşısında
huleys’in gözleri dolu dolu oldu
huleys’in bu masum ve kudsi manzara karşısında
söylenecek başka bir şeyi yoktu
doğruca kureyşlilerin yanına döndü
müşriklere açıkça şöyle demekten çekinmedi
ben onu kabe’yi tavaftan menetmemizin
doğru olmayacağı fikrindeyim
kureyş ileri gelenleri
sen nihayet bir arapsın
cahilliğin ortada
sus, bu işlere aklın ermez diyerek
hakarette bulundular
elçiler vasıtasıyla görüşmeler devam ediyordu
resul-i ekrem bir an evvel
kati neticeyi elde etmek istiyordu
resul-i ekrem
hz. osman’ı yanına çağırdı
şu talimatı verdi
kureyşlilere git
biz buraya hiç kimse ile çarpışmak için gelmedik
sadece şu beytullahı ziyaret için gelmiş bulunuyoruz
yanımızdaki kurbanlık develeri kesip döneceğiz
diye söyle
sonra da onları islamiyete davet et
hz. Osman onları islama davet etti
bu görüşmeden de bir netice alınamadı
redfer
5.0
91% (10)
4.0
9% (1)