1
Yorum
6
Beğeni
5,0
Puan
706
Okunma
O...
Ilık bir sonbahar akşamı
Deniz kıyısının yarattiği sessizliği bozarcasına
Yakamozlanan dalgaların köpükleri arasına
Küçük küçük öpücüklerini konduran esintiler…
Ardından yağmur damlalarının çıkardığı ezgilerin rahatlığıyla
adımlarını sıklaştırıp
Gökyüzünü yırtarcasına çakan şimşeklerin ışıkları altında
Çığlık çığlığa uçuşan martıları da ardında bırakarak
Sevdasını karanlıklara gömüp
Çamurlara bata çıka
Evin yolunu tutmuştu.
Ay ışığı sızıyordu eskimiş kareli bir kumaşla kaplı pencereden
O, gecenin kokuşmuşluğuna inat
Radyosunun tuşlarına dokunmuş
Hoparlörlerden gelen Mozart’ın Türk Marşı’nın rahatlatıcı temposuyla
Şöminede yanan odunların hışırtısına kendisini kaptırmış
Doğacak güneşe merhaba diyeceği
Tan vaktini bekliyordu.
Neden bu denli önemliydi onun için tan vakti
Düşünmek bile istemiyordu.
Sadece bir boşluğun basamaklarında durmuş
Sararan yapraklara inat
İki gözüm dediği aşkına
Söyleyeceği son sözcüklere takılıp
O anın girdabının tam ortasında amaçsızca dönüp duruyordu.
DAĞCI
5.0
100% (1)