27
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
2234
Okunma

koca şehir dar bize, yüklen yükünü haydi gidelim
kervansız saraylar bizi bekliyor
kendimizi yüreğimizde hissedelim
elimiz suya değsin, ayağımız toprağa
savrum savrum okşasın saçlarımızı rüzgâr
yelesinde alev alev harmanıyla başakların
bereketi kucaklayalım esen yelde
kem gözlerden uzak
akşamın ilk serenadı olsun kurbağaların üvertürü
sonra gökyüzünü seyredelim; eski dostlar belki
aya yıldıza bakarken koyulaşır muhabbet
cezvesi düşer suya yıldızların
fincan gözlerimizden içeriz dostluğun kahvesini
dem vururuz Fuzûli’den Hayyam’dan
gün doğarken bülbül oluruz güllerde
kürkçü dükkânı olmasın dönüp dolaştığımız yerler
gel bu şehirden kaçalım
bu gece biz yakalım hanların ateşini
konuksever taşları evimiz bilelim
çalı çırpı yalnızlıklar bizi bekliyor dilsiz
yaslan sırtını bir höyüğe
elini elime, dilini dilime, gülünü kilime ver
nasıl atılır gülüm derdi bu şehrin
sırtımızdan yük nasıl iner; sus söyleme?!
Şaban AKTAŞ
30.05.2004