3
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1912
Okunma

Beş vardı o günlerde
Bin dokuz yüz yüz altmış dört’e.
Kanlı Palike’nin
İnsan emeği, kan bulaşığı
Ve küflü enkazı üzerinde
İçerdik biz her gece
İçerdik, varlığımızı öldürürcesine !...
Sen sarhoş bir adamın bir keresinde.
Cebine tünemiştin hani titrek ellerinle
Ellerin kirlenmişti daha sonra
Yıkamıştın ellerini ya ?
Kendinden iğrendim, demiştin bana da
Yıkamıştın ellerini kaldırıp havaya
Soğuk ay ışığıyla
Çıkmamıştı ellerinin o beyaz kiri yine de ama...
Beş vardı bin dokuz yüz altmış dört’e
Beş vardı o günler de
Cinayet saatleriydi o saatler hepimize
Bizim soluklana bileceğimiz saatlerdi
Kan soluklana bileceğimiz saatlerdi üstelik de
Zifiri karanlıklar da kader sırtını bize döndüğün de...
Islak,taş sokaklar ve loş benizli odalarda
Mutlu olurduk içerken biz her gece.
Yitirmeden hiç bir sevgiyi öyle bir mezarlık da
Cinayet işlerdik kendi kendimize
Ölümlerle oynaşırdık canımız pahasına
En masum duyguların şahlandığı kahırlarla !...
Şarap ve sigara havuzunda zehirlerdik hep varlığımızı
Kalmazdı gençliğimizden geriye bir tek olsun konuşan bir iz
Kadere yıkardık o zamanlar her suçu biz
Kanlı Palike’nin küflü enkazı üzerindeyken hepimiz...
Saat, bin dokuz yüz altmış dört’e beş kala
İçimizde kimsesizliğin ağır tortusu
Dışımızda koca bir tutam yokluk
Hepimiz ay ışığının soğuk şemsiyesi altına doluşurduk
Lakin biz o günler daha kolay ölümlere aşık olurduk
Ve henüz on sekiz yaşında bile yoktuk...
Yüreğimiz dolu dizgin
İsmi dahi konmamış bir sürü umudun peşinde
İnsanlardan saklı yaşardık o sabahsız geceler de
Şarkılar söylerdik bağrı yanık güftelerle
Bin dokuz yüz altmış dört’e beş kalalar da bizler yine...
Ben,Hafız,Şahin ve Alaman Mustafa bir de
Cenap’sa ürkek ve sinsi gölgesiyle hep peşimizde
Nedim olurdu bazen de aramızda
O çok daha ağır bir ölüm yüküyle takılırdı bize
Ancak içince yaşama sürüklenebilirdi yarım tadımlık nefeslerle...
Sevgiyle sulardık ruhlarımızı biz
Şarapla mayalananıp giderken bir meçhule körpe gençliğimiz
Coşardık alkol yüzden ve aldırmazdık hayata biz
Dolup taşarken hep acı kaderle yüreğimiz
Yine ay ışığı yıkardı karanlığımızı hem öyle ki tertemiz...
Bazan üzerimize yürürdü her çeşit anlam
Üşürdük, titremekten gerilirdi ömrümüz
Kanlı soğuklar yalardı yüzümüzü cam kesiği diliyle
Islanırdı tüm duygularımız sırılsıklam bir şekil de
Işıl ışıl çiselediği sırada yıldızlar tam tepemize...
Düşmezdik yere sarhoş olsakda zil zurna
Alkol yuvalanmıştı bir kez damarlarımızın cidarlarına
Aşktan ve ayrılıktan söz edilir diye,
Hazır beklerdi ağlamaklı halde bir yanımız
Ağlama duvarını andırırdı tek mezesi acı olan bu çilingir soframız
Siyah bir inci gibi dökülürdü o kez yanaklarımıza
En delikanlı çağlar da bile bizim gözyaşlarmız....
Kanlı Palike’de ölümlere ayarlıydı bütün katil saatler
Bin dokuz yüz altmış dört’e beş kala
İyice paslanırdı cilası on sekizlik yaşantımızın orada
Düşünmezdik bir gelecek için hoş bir akıbet biz asla !
Razıydık her talihsizliğe rağmen dura biliyorsak eğer ayakta...
Bizdik o ölenler,
Kanlı Palike’nin bir kaç dublelik mutluluğuyla
Bizim di o,
Bin dokuz yüz altmış dört’e beş kalan yaşantılar
Orasıydı,
Mor gençliğimizi küflendiren kenti Adana
Oralardaydı,
Masumiyetimizi dışlayan mutlu azınlıklar
Bazılarıydı,
Bizleri hapseden kendi kesik soluğumuza
Velhasılı çoğu kişilerdi,
Yüzlerimize ancak gülebilen ölümlerimize beş kala !...
Kanlı Palike’nin viran olmuş beton enkaz iskeleti üzerinde
Hiç, ama hiç mi hiç gülmeyen ,
Bendim mutsuz yaşantıların hüsranıyla erim erim eriyen
Bendim bütün acılıkları çocuk ruhuna eroin gibi zerk eden
Bendim o yaşayan düşe kalka;
Bendim Cenap, bendim Şahin, bendim Hafız ve hatta,
Bendim Nedim ve bendim hiç bir işe yaramayan o Alaman Mustafa !...
Kanlı Palike ’nin o zamanlarda ki bedelinin
Darasıyla birlikte bugünkü toplamı bendim
Ben kere benlerle çarpılan bir sürü acı benin ta kendisiydim
Ruhunu kendi ölümleriyle yıkamış,
Ve hala da inatla yaşayan bütün o yitik benlerin beniydim !!!.......
İ.Hakkı Gürcanok
A D A N A