14
Yorum
44
Beğeni
5,0
Puan
1033
Okunma

Rüzgar susmuş, çiçekler uyumuş
karanlık bir denizin kendine akışı gibi
sustuklarımı dinliyorum
ıtrî suda dağlandıkça aşk ateşi
alnımı daraltıyor Nun kavisleri
niyaz ile dolu dizgin akarken Ay’n nehirleri
derinliğimde açılıyor Nuh’un penceresi
umut atıyla şahlanıyorum Mavera’ya
dürülüyor defterim
’’hiç’liğin’’vaveyla tutanağında
şifa bulan ruhum terliyor Muhayyilede
mahya tepelerinden bakıyorum Kamer’e
fecrin cuma çiçekleri yansıyor
Kudus’ün aynasında
harf harf yanıyor zamanın imlecinde çerağı
Ve
Misk-i amber kokusu yayılıyor Kabe’den
hayata sinen bütün karanlıkları
eksiltirken bir tesbih
dudaklarımda karıncalanıyor dualar
besmele onarıyor çatlayan dudağımı
Mirac’ın gözyaşları damlıyor mihrabıma
sıyırıp geçiyor gözlerimi can kırıkları
mesh edilirken sonsuzluğun kıblesi
ezanlar okunuyor Mescid-i Aksa’da
orucunu açmamış kuşlar tünüyor
Ramallah ağaçlarına
Hacer sevincini serinletiyor zemzem
bir tebessüm süslüyor suskunluğumu
toplanıyor iç evimdeki dağınıklık
ne güzeldi ölmeden önce ölmek
susmak da susamak gibiydi
dilin kuruyup yüreğin susmasıyla
Sırrı Hakk’a aşktı, iftar vakti..!
Ferdaca
5.0
100% (26)