42
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
4700
Okunma

Nasreddin Hoca bir gün hanımına demiş ki
‘’Ölü nerden bilinir, hanım bilirsin belki.’’
Kadıncağız şaşırmış, nerden çıktı bu diye
Hoca durup dururken böyle soruyor, niye.
Yine de hatır için cevaplamak istemiş
‘’Eli ayağı soğur ölen insanın’’ demiş.
Hoca memnun cevaptan bu söze aklı yatmış
Ellerini sobaya daha yakın uzatmış.
Sonra ayaklarını bir güzelce ısıtmış
Uyku basmış ağırdan, kalkıp yatağa gitmiş.
Yine günlerden birgün hanımı söze dalmış
Demiş ‘’Hoca odun al, odunumuz azalmış.’’
Hoca bakmış para yok, nasıl alsın odunu.
Bahçedeki ağaca bağlamış umudunu.
Hanım kızmış ‘’yok Hoca kestirmem o ağacı
Elma ile kayısı hala içimde acı.’’
O zaman demiş Hoca ‘’ yarın kalkar giderim
Yukardaki ormandan biraz odun ederim.’’
Ertesi gün eşeği çıkararak ahırdan
Karlı dağlara doğru yola çıkmış ağırdan.
Hoca’nın köpeği de takılmış peşlerine
Arkadaşlık eder de yarardı işlerine.
Hava soğuk, buz gibi çok keskin bir ayaz var
Dağlar taşlar bembeyaz, her yanı kaplamış kar.
Ne yapsın ki çare yok Hoca yürüyüp gitmiş
Aldırmamış soğuğa dere tepe düz etmiş.
Saatlerce yürümüş bakmış yol bitmeyecek
Odun kesip dönmeye takati yetmeyecek.
Hem epeyce üşümüş hem de hayli yorulmuş
Biraz kafayı yorup zekice bir yol bulmuş.
Düşünmüş ‘’en doğrusu eve dönüp yatmalı
Hatta sobayı yakıp biraz keyif çatmalı.’’
‘’Yarın pazara gider şu eşeği satarım
Onun parasıyla da eve odun atarım.’’
Kendince de öğünmüş, ‘’ne akıllı adamım’’
‘’Siyasete atılsam, garanti başbakanım.’’
Derhal geriye dönmüş köye doğru, haliyle
Dizlerine fer gelmiş sobanın hayaliyle.
Epey gittikten sonra yorulup biraz durmuş
Dinleneyim diyerek bir kenara oturmuş.
Hafif bir rüzgâr esip üşütünce yüzünü
O anda hatırlamış hanımının sözünü.
Galiba öldüm demiş bunu hatırlayınca
Karların üzerine yatmış boylu boyunca.
Köpek yanına gelmiş, Hoca kovmuş hayvanı
‘’Rahat bırak ölüyü kolla karakaçanı.’’
Köpek uzaklaşarak ormana doğru gitmiş
Az sonra rüzgâr gibi bu tarafa seğirtmiş.
Kanatlanmış mübarek uçuyor can havliyle
Arkasında çakallar ziyafet hayaliyle.
Gözü dönmüş çakallar fark edince eşeği
Peşini bırakmışlar, unutmuşlar köpeği.
Eskiler boşa demez, her söz yerini bulur
‘’Kötü it, sürüsüne çakalları doldurur.’’
Eşeği kuşatarak saldırmış hepsi birden
Hiç oralı olmamış Hoca yattığı yerden.
Sonra şöyle bir bakmış başını kaldırarak
Demiş ‘’zaten ben öldüm, artık neyime gerek.’’
Seslenmiş çakallara ‘’yiğitler kolay gelsin’’
‘’Sahibi ölmüş eşek, yeyin, afiyet olsun.’’
Aç çakallar eşeği yemişler bitirmişler
Az sonra da Hocanın etrafını sarmışlar.
Hoca bakmış iş kötü, hemen kapmış baltayı
Yoksa bu mendeburlar çizecek kaportayı.
Çakallar çok akıllı, zaten karınları tok
Şimdi durup dururken belanın gereği yok.
Bir müddet duraklamış, kararsızca kalmışlar
Sonra ormana doğru yolu ele almışlar.
Hoca yerinden kalkıp hemen koyulmuş yola
Ne para var ne eşek, gün ola hayır ola.
Yol boyunca düşünmüş bütün olup biteni
Demiş; ‘’ey salak kadın perişan ettin beni.’’
‘’Elim ayağım dondu gör bak işte ölmedim
Eşek gidene kadar kendime de gelmedim.’’
Korkuyla titreyerek hatırlıyor her şeyi
Karar vermiş kesecek bahçedeki vişneyi.
Hikayeye bakıp da Hoca’yı saf belleme
Gayesi, bu fıkralar ibret olsun aleme.
Bakın bu hikayede neler söylemiş Hoca
Her işinde dersler var anlamalı doğruca.
Olur olmaz her şeyi her gördüğüne sorma
Rasgele söyleneni hemen gerçeğe yorma.
Madem ki eşek senin seyretme öyle mel mel
Çakal bir gün diyecek, ‘’sıra sende haydi gel.’’
Hiç geriye döner mi yayından fırlayan ok.
Geç kalırsan korkunun, telaşın faydası yok
Bedeli acı olur yan gelip de yatmanın
Birgün faydası kalmaz şalvarı ıslatmanın.
Cemal Varol, İstanbul
*seğirtmek: koşmak(halk dili)