18
Yorum
27
Beğeni
5,0
Puan
739
Okunma

‘’At vuruldu; içim paramparça Rüveyda
Gölgelerin ardına sakladım kusurum
Sen orda kayıtsızca gülümsüyor gibisin
Ben burda damla damla eriyip akıyorum
Yine de, çiğnetemem kimseye gururumu
İstenmediğim yeri sessizce terk ederim
Hatıra kalsın diye de ruhumu
Mahzun bir derviş gibi boyun büker, giderim’’(Alıntı)
Manzumemsin sen çetrefilli yollarında bu batıl aşkın süre gelen bir çığlıksın:
Aklımın perdelerine takılı gülüşlerin
Korumacı bir sevdanın faili
İçimde saklı metruk heceler
Muğlak gölgelerden derlediğim bir resim gibi
İçimin hüsranı
Ah, aşkın fermanı
Kıyı köşe boca ettiğim yalnızlığın meczup iklimi.
Sen ve sensizlik
İç bükey bir aynada saklı derin acılarım
Açısı mı yüreğin?
Açamadığım gönül pencerem mi?
Sen kon diye yolunu g/özlediğim
Sen işte sensizliğin
Sökülen dikişleri
Frapan bir özneyim ben
Faili meçhul şarkılardan esinlendiğim
Yarım ada adeta varlığımı mumya diye sakladığım
O en uzak iklim ve mekan
Zamanın kaldı mı diye sorma madem
Malik olduğum sadece sefil yüreğim ve kalemim
Kalender meşrep olmayı dileyen de ben değildim.
Çivisi mi çıkmış dünyanın?
O halde normaldir asılı çerçevelerin
Yere düşüp de kırıklarından
İnşa ettiğim camdan fanus: titrek kanatlarımdan
Dökülen tüyler gibi
Ve işte tüy dikendir özlem bu aşka
Semiren kunduz
Sapıtan kuduz bedenler
Daha nereye kadar kaçabilirim?
Söyle, sadece şakı içime
Şarlayan iblisi cehennemin dibine gönderdiğim
Cennet bildiğimsin sen
Mekânım: şiir, ölüm öncesi
Özetini geçtiğim ömrün küpeştesi
Bense dümenin başında bu yaralı geminin
Hem miçosu hem kaptanıyım
Yolcular ve de can simidim mi?
Sadece bak gözlerinin içine yazdıklarımın
Yazmadıklarımı da göreceksin günbegün
Sıyrıldığım bu sefil dünya ve beden
Çıtasını yükselttim ben aşkın
Çivi çiviyi sökercesine
Daha ne çiviler çakacağım yüreğime
Bir şiir ne ki ya da binlercesi?
Sen benim manzumemsin
Münazara ettiğim aşkın kifayetsizliğime
Mührünü b/astığı bir fermandan da ötedir kimliğim
Nazımı niyazımı eksik etmedim bir ömür madem
Matemin deldiği şu sessizlik ve karanlık mı?
Hiç bu denli aydınlık kılmamıştı içimi Tanrı
Sevdikçe büyüyen kalp gözüm
Odaklandığım aşk ve hüzün
Otağı kurduğumsa şiirlerim
Şiir yer şiir içerim ben hem
Şiir gibi gördüğüm
Ömrün de resmini çizerim
Çan eğrisinde saklı bir gülücük ise kalemim
Dizginleri bıraktım artık elimden
Kimseler dizginleyemez bu aşkı ve kalemi
Son damlasına kadar damarlarımdaki mürekkebin
G/izini süreceğim
Olur da merak edersen kimin nesiyim
Sal düşlerini boşluğa
Salındığım dizeleri ziyarete gel
Hem kim bilir bir gün ben de rast gelirim mutluluğa
Bilmezler de içimde neyin saklı olduğunu
Düşeş sandım yek geldi attığım zarın
İşaret ettiğim mademki şiirin güftesi
Gücüme gitse de sessizliğin
Ben zaten bir ömür sessiz sevdim
Seslere duyduğum zaaf mı?
Asla: bilirim de ezelden evrenin zar tuttuğunu
Hem artık nutkumun tutulmadığısın sen
Tutunduğum malum
İsyan pazarında ayyuka çıkmışken sesi zalimin
Masum benliğimle sadık kaldığım Mevla’m ve aşk
Bir de içimde çalan şu şarkı
Elbet kimselerin duymadığı
Yoksa nasıl yazardım ben bunca şiiri?
Ne rehavet ne rivayet bu gizem
İçimde takılı bir radar gibi asılı kaldığıma bilinmeze delalet
Olası şarkılar ve şiirler.
Sadece benim duyduğum benim yazdığım
Hem ayrıcalıklı olmalı değil mi böylesine seven bir insan?
5.0
100% (21)