18
Yorum
28
Beğeni
5,0
Puan
1224
Okunma

‘’Rüveyda, seziyorum; tahammülün kalmadı
Ama dur, boşaltayım bütün çığlıklarımı
Asırlardır köhne barınaklarda
Küflenen, çürüyen çığlıklarım’’(N. Genç)
Ne hikmetse çürüyen düşlerimden kalanları zincir yaptım doladım boynuma: dilim dolanmıştı ki çekirdeğinden yerkürenin ateşten dizeler inşa ettim dizimin dibinde yatan yalnızlığıma el versin diye ve bir şiirin hicretinde topa tutulmuşken yeryüzünde kuruyan dilime yağdı rahmet: su gibi akışkan; sular seller gibi yüreğim aşka alışkın ve günü b/ölen hecelerden bir sayfaya doğdu gün ışığı aksinde yüreğimin nükseden devasa bir tapınak oysaki mahzen bilmiştim ben yalnızlığımın varlığını…
Rüveyda sen, Rüveyda:
Sessizliğimin çığlığı
Perdeli gözleri dünyanın hangi köşesine kuruldumsa
Kuruyan göz pınarlarım
Sevecen ritminde sevginin
Kol kanat gerdiğim sen, Rüveyda
Bazen bir düş bazen bir düşüş
Çengelinde bulmacanın
Takılı aklım ve rüküş çengeller
Çengellendiğim ömre şiirler dizen Çingene Kadın.
Çalgısı çengisi sözcüklerin
Kurusıkı bazen
Bazense sıkıp da dişlerimi dökülen imge imge
Bir martavalsa okunan
Güleç yüzüm siması tanıdık
Oysaki sevincin
Yerlisiydim ben bir zamanlar.
Tebessümler ektiğim yerkürenin matemini
Diskalifiye ettiğim bir coşku
Kaynakçamsa aşkın rüzgârı
Kardığım şu dehliz
İçimdeki engebelerden ördüğüm bir tapınak
Varsa yoksa aşkın mabedi
Tasasız geçerdi ömrüm eskiden
Tasalandığımsın sen ve taşıdığım yükü
Hafif kılandır varlığına esaretim
Belki de cahil cesaretidir aralıksız yazdığım
Sevdiğimin özeti bildiğim bir şiir aslında
Hicreti yüreğimin
Kolaçan ettiğim arkam
Kör nidalar aralıksız kundaklayan bu sevgiyi
Sen, Rüveyda, sen…
İçine düşülesi bir çukursun olsa olsa
Boşa düştüğümse varlığımdan ırak
Hiçliğimse bazen iklime tezat
Ne de olsa içim dolu dolu hasretinle
Bir ekin hasadı
Bir de ekemediğim sözcüklerin kırık kolu kanadı
Ne düşsün Rüveyda ne de gerçek
Hele ki yok mu o mahzun gülüşün
Tırmandığım düz duvar
Şafağın sihri sabahın esintisi
Sanrı yüklü gezegenin çiçeğisin
Sancılı varlığın belki de kefen bezim.
Kaf dağında burnu hangi iklimse
Sen en özgün en mütevazı sağanağısın mabedimin
Bazen hırçın rüzgâr
Bazen hazanın sulu gözünde salınan
Bir tekne misali
Tevazu yüklü gönlün goncası
Dokunmaya dahi kıyamadığım bir ziynet
İçimin dikişlerine konan gülücüklerin
Sökülen yüreğin de beti benzi kaçmışken
Tevafuk yüklü güzelliğin
Gecenin de karakaşına kara gözüne bayılmadım hem ezelden.
Sen ki kaçtığım kendim
Sen ki yakalandığım rüzgârın
Titrek sesinde saklı bitimsiz bir heyecan
Ellerim soğuk gözlerim donuk
Sevdamsa soluksuz kaldığım kadar solgun bir rutin
Bağdaş kurduğum şu sefil iklim
Süt beyaz güzelliği gök kubbenin
Sudan sebeplerle sevmedim ben seni.
Bir randevu şiirin verdiği
Bazense bitimsiz bir ritim yüreğin serildiği
Evreleri bu aşkın
Devasa bir yolculuktur içinde saklı na’şım
Sökün eden gece ve sen
Tahayyül dahi edemezdim önceleri sensizliği
Ve işte sensiz kaldım
Sesimde yılgın kuşlar
Semazen eteklerinde mehtabın
Bazen yolumu tıkayan
Yâd ettiğim her şeyin üstündesin
Ulaşılası zor bir rakımsın sen, Rüveyda
Önce Allah sonra bu aşkın dermanı saklı tutulası
Sözcüklerin gözlerimi kuruladığı
Yoksa ne anlamı kalırdı şiirlerin ve gecenin
Ufuk çizgisinde buluştuğumuz ve sana verdiğim sözün
Hikmetidir kalemim
Neşreden bunca belirsizliğin
Bir adım sonrası varsın olsun duyumsadığım özlem
Sen benimsin Rüveyda bense senin öznen
Öz veri ile yürüdüğüm yolun nihayetinde bilsem de
Dokunur dokunmaz sana yok olacağını…
Hiçliğimle vakıfım sana
Varlığım nokta nasılsa ezelden
Sensin Rüveyda sen
Olmayacak duaya âmin dediğim
Varsın kimse bilmesin
Bu imkânsızlığın bana yaşama sevinci verdiğini
İliklerime kadar şiirim ben
İliklerime kadar sevdiğimsin
Üstelik asla var olmamış bir aşkı yaşatırken ben
Ta içimde ve şiirlerimde
Görmezden gel sen yeter ki seni sevdiğimi
Yoksa nasıl kabullenirdim kendimi?
Senle sensizlik
Benle yolculuk
İklimlerden arakladığım rüzgârı
Pay ederken şiirlerimle
Yeter ki kapa gözlerini hep de yaptığın gibi
Sadece göz yum seni istemsizce sevmeme
Bir rutinse bu aşk
İmkânsızlığın şiirler doğurduğu bir kavşak
İman gücümden hareketle yürüdüğüm şafak
Tek bilen sadece Yaratan sıkı sıkıya tuttuğum bir sancak
Elimden düşmeyen kalem
Varsın gözünden düşeyim sensizliğin
Uleması ömrün
Müptelası bu yangının
Sözcüklerim ve yüreğim salkım saçak
Müridi olduğum aşkın ve işte sonunda vardığım
Seninle başlayan bir yangın
Sonunda vakıf olduğum tek gerçek illa ki İlahi Aşk…
5.0
100% (21)