3
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1068
Okunma
hani temmuz gülüşlü bir çocuk
1 Eylül sabahı çıkıp gelmişti anne
gözlerinde yağmur
kipriklerinde kelebekler vardı
yanında oyuncak revolver’i
girdap mavili melez bir gök ile
gölgesinde darağaçları
ülkemin nehirleriyle örtünmüştü
aylarımızı değişmiştik
o temmuzda,biz eylülde
vurulmuştuk anne
sen gecesin
gecelerin yangın huyludur
biz ise gündüzün melallığı..
al gecen senin olsun..
bir çocuk vardı
yüreği poyraz
avuçları güneş dolu
ışık demetleri ekerdi
enki’nin kıskançlık çemberinde
geçtiği yerler dağlara gülümserdi
toprak yollarına yıldızlar dizerdi
ve/Aras’ı gözlerinden öperdi anne
çıplak taş duvarları okşa
her taşta bir gülüşü var
her taşta bir anının unutuluşu var anne
sana söylenmemiş kelimeler
kendine dönüktür
tutsak ziyaret ağacında anne
al hayatı elimden
bende karaya vurmuşum
düşlerimin yüzü yaralı
söyle anne
rüyalarının neresindeyim
anımsa anne
çocuğun düşlerindeki devrimleri
anımsa ki gecelerim toprak koksun
anımsa ki rüyalarıma ateş böcekleri girsin
hatırlarmısın anne
aynalı kafesten iki güvercin
salınmişti Ararat’a
güvercinler gitmişti
akisleri aynada kalmiştı
biri zeytin dalını arardı
diğeri zerdeşt’in yontusunu öperdi anne
gelirsen anne
kendinden bir tutam anı getir
gelirsen...
Devrimli anılarımın kıyılarından gel
bak düşlerimin dallarına
sarı bir kurdele takılmış
sessiz gir uykularıma anne
uyanırsam tel örgü olur
göçmen çığlığı olur
bir çocuğun hasretine dolanır
yüreğini kanatır sevincinin
uyanırsam bir gelinin yarım kalmiş
ağıdına batar anne
uyanırsam bir daha yaralanırım anne
bir daha...