9
Yorum
45
Beğeni
0,0
Puan
3931
Okunma
.... ..... ..... düşmeden el diline,incinmeden yâr adı...
..... ...... ..... ..... hissiyât vecde geldi,hasret câna yaradı...
Târümâr yüreğine değdi aşkın mihengi
Hüzün semah eylerken gurbetin melâlinde
Lisân târiften âciz yoktur menendi dengi
Sevdâ düştü sadrına bahtının bilalinde
Kayboldu gam kasâvet bir efsûnî bakışta
Yol buldu gülistâna yüreği karakışta
Hakîkat diyârına demâdem bu akışta
Mürde kalbi dirildi tek damla zülâlinde
"Ben"i "Sen"de bitirdi firâr etti dimâğı
Derya içre yangında kavruk dili damağı
Sâdıklar mektebinde şimdi çırak yamağı
Bir garîb ahvâl görür Ahmedî celâlinde
Sadâkat kapısında düğümlüydü emeli
Vefâkârlık mülkünün sarsılmadı temeli
Yük ağır menzil ırak kime nasıl demeli
Eridi benlik dağı mâşûğun delalinde
Ten toprağa meyilli fânî dünya harmanı
Sanki bayram edecek gelse ölüm fermânı
Sabır yokuşlarında kesilirken dermânı
Nisbeti muhkemleşti gayretin helâlinde
Günâhi hasretine her ân ümid ekledi
Kırk senenin üstüne vasl-ı visâl bekledi
Köhnedi can kafesi bîtâb kalbi tekledi
Hicrin şafağı söktü son ayın hilâlinde
Günâhi Ahmet İslamoğlu
Târümâr: Darmadağın,perişan
Miheng: Ölçü, altını ölçmeye yarayan ölçü taşı.
Melâl:Sıkıntı, usanma
Menend:Eş, benzer.
Sadr:Kalb, göğüs
Bilal: Siyah ve beyaz, yâni kara ile ak olmak.
Kasâvet: Kaygı, tasa, üzüntü, keder.Kalb katılığı, gaflet.
Demâdem: Her vakit,her an
Mürde:ölü,ölmüş
Zülâl: İçilmesi güzel, tatlı, latif, saf su
Dimâğ:akıl, bilinç,şuur
Sâdık: samîmî ve vefâlı olan, dostluk bağlarının gerektirdiği vefâyı gösteren, sadâkatli
Ahmedî :Hazret-i Muhammed’(sav)e âit ve onunla ilgili olan
Celâl:Yücelik, büyüklük, ululuk, azamet, öfke, kızgınlık, hışım, hiddet,
Mâşûk:Aşık olunan,sevilen,sevgili
Delal: Cilve, naz, işve. İnsana güzel ve sevimli görünecek hâl, durum
Nisbet:bağlılık,mânevî irtibat, feyz alma, huzûr.
Muhkem: Sağlam,kuvvetli
Bîtâb: Yorgun, takatsiz
Vasl-ı visâl:vuslat,sevgiliye kavuşma, ayrılıktan kurtulma.
Hicr:Ayrılık