3
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
3678
Okunma

Bin türlü bilmece
Uçuşuyordu karanlık kanatlarıyla
Buram buram sevdan kokan yüreğimde
Yağmurlu bir akşam gibiyim ben yine
Bu kentin
Issız ve simsiyah örtüsü içinde…
İşgüzar yalnızlığımın abidesiydi her yer
Tartıyordu soluğumun ipini kendi usulünce
Bu kentte kanayan saniyeler….
Yanıp sönüyordu ikide birde
Yalnızlar rıhtımında dolaşırken ben
Cılız renkleriyle konuşan bir fener
Acılarımı anlatıyordu sanki o bana
Bir mum ışığı gibi sinerek isli yüreğime
Kaynıyordu yüreğim kızıl bir mahşerde
Dünyamı karanlıklar sıyırırken derinliklerimde
Bir kör bıçağın ölü vicdanına kanardım
Böylesi kabuslu zamanlarla tutuşup yanardım
Cesaretliymişim seni hala düşünmekle bile
Cesaretliymişim meğerse
Bunu bu kentte daha iyi anladım…
Yağmurlu bir akşam gibiyim ben yine
Bu kentin,
Issız ve simsiyah örtüsü içinde
Yoksul kalan bir sevgi susuzluğuyla sürekli ağlar
Sahil kaldırımlarında ki o uzayan ağaçlar
Yetmemiş yağmurların ıslatan yüreği de
Zehir serpiliyorsa biliyorum evrenime
Anlatıyor bunu içimdeki başka yağmurlar.
Ağrılı çizmeyin yaşamı bu şekil sizde
Sizde meçhule akışan korku dolu yapraklar…
Yağmurlu bir akşam gibiyim ben yine
Bu kentin
Issız ve simsiyah örtüsü içinde
Ben,henüz olgunlaşmadan ezilen
Bir kara sevdanın buruk meyvesiyim
Al karanfillerde fısıldardı yüreğin yüreğime
Bembeyaz giysiler içinde düşlerdim o kez seni
En uzak sislerin ötesine dikerken gözlerimi
İlk buluştuğumuz anla başladığını söylemeliyim
Seninle edindiğim bu sevda tiryakiliğimi.
Raylarda serinletiyorum sabırla beklerken şimdi
Böylesi yitik sensizliğimi !...
O na bir şiirimde şöyle diyeceğim;
"Yağmurlu akşamlarda gelme usuma ne var
Sana nice yağmurlarıma dek sitem edeceğim…”
----------------------
İ. Hakkı Gürcanok
MERSİN