4
Yorum
13
Beğeni
0,0
Puan
559
Okunma

ben ilk okulu sobalı sınıf da okudum
bu imtihanı bol
çilesi bereketli dünyaya işte oradan başladım
hayatıma babasızlığın mahzunluğu damgasını vurdu
hep eksik bir tarafım oldu
kendi çabalarımla kaderimi yazdım hep
sabah okula giderken
torbama defterimin yanına
odun koyardım
sade ben değil herkes getirirdi
silgileri anam hep boynuma asardı
kaybolmasın diye
tek defterim vardı beş ortalı
aralarını bölerdim
her derse defter olurdu
koca göbekli zengin tacirlerin
kullandığı defteri kebir gibi
bizim için her şey çok pahalıydı
her istediğimizi alamazdık
sınırları bilir boynumu bükerdim
imrensem de susar anama söylemezdim
yerli malı haftalarında evde bulunan
bahçemiz de yetişenlerden
okula götürür arkadaşlarımla paylaşırdım
arkadaşlarım da öyle yaparlardı
lakin biri vardı o zengin adamın oğlu
o çikolata şeker gofret getirirdi
onun elbisesi önlüğü hep yeniydi
ayakkabılarından kimselerde olmazdı
şaşardım kaç önlüğü yakası var diye
kalem kutusu da vardı fermuarlı içi dopdolu
kendi gibi şişkoydu kalem kutusu
topu vardı bizi oynatmazdı
kendine yalakalık yapanlarla oynardı
ben de her fırsatta bozardım oyunlarını
haksızlığa ta o zamandan dayanamam
hala da aynı huy yetmişimi geçtim devam
haksızlığa dayanamam
hepimiz insanız diye düşünür
eşitlik fikrine inanırdım
meğer kazın ayağı hiç de öyle değilmiş
kaybedecek hiç bir şeyi olmadan büyüdüm
korkusuzluğumun kaynağı da buradan gelir
bir de öğretmenim vardı benim
Allah rahmet eylesin adı Mesrure idi
müfredatı biz ve yaşam olan
yokluktan varlık yaratan
paraya pula tamah etmeyen
zengini fakiri ayırmayan
Atatürk’ün öğretmeniydi
ışıltılı gözleri üzerimizden eksik olmaz
ağladığımızda gözyaşımızı siler
kanayan dizlerimize pansuman yapardı
bayram günlerinde sınıfı süsler
beraberce marşlar şarkılar söylerdik
eşimin “kahveni getirdim” sözüyle uyandım hayallerimden
Eşime “ dur daha bana CUMHURİYET şiiri okutacak öğretmenim” dedim
o yanaklarımdaki göz yaşlarını sildi
görmedikleri sakalımı sırılsıklam yapmıştı