1
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1161
Okunma
Balatta tavla oynuyoruz Hüseyin ile
İstanbul’ a bahar gelmiş
Haliç’ten yayılan alışıldık kanalizasyon kokusu
Yozgatlı Osman Abinin yeri
Beş masası, yirmi dört sandalyesi ve dört taburesi olan
Küçük bir yer ama,
Dünyanın en güzel çayları bu kahvede yapılır
Ve de ekler Osman Abi :
‘baba mesleği evlat
babam hep iyi çay yapardı
benim daha iyi yapmam lazım’
Hüseyin Erzurumlu
Kıtlatmaya çalışıyor kesme şekeri
Memleketinin insanları gibi
Ama nafile, burası İstanbul
Her memleketten insan bulursun da
Memleket havası bulamazsın
Boğaziçi bilgisayar mühendisliğinde okuyor Hüseyin
Genel kültürü fena sayılmaz ama,
Her şeyi bilirim havası yok mu,
Deli eder insanı
Tam vermek üzereyken tavlayı koltuk altına
‘dünyada bir adalet var ama,
insanlar çok asi, beğenmiyorlar hiçbir şeyi’ demez mi
Demek dünyada adalet var ha Hüseyin!
‘Emin misin Hüseyin?’ dememe kalmıyor
Bekir Amca girdi içeri
‘uyku tutmadı. Bu melet bitirecek beni’ diye söylenmeye başladı
Yozgatlı idi Bekir Amca
Otuz senesini vermişti devlete,
Sınıf öğretmeni olarak
Otuz senenin yirmi beşini
Köy okullarında geçirmişti ve asla övünmezdi
‘bu devlet benim, bu topraklar da
bu çocuklar da, o köylerde
eğer eğitim bir haksa
herkese eşit verilmeli’ derdi
Bekir amcanın derdi böbrekleriydi
Bir böbreği bitmiş, diğeri diyalizde
Yedi yüz milyon maaş, üç yüz milyon kira
Ve evde besleyeceği üç boğaz….
Sıkıştırıyordu geceleri,
Tek evladı varmış
Onu okutmak için elinden geleni yapmış
ODTÜ inşaat mühendisliğini bitirmiş
Yine ODTÜ’de master
Amerika da doktora yapmış
Hala gözleri dolar anlatırken
Her Türk genci gibi şerefle gitmiş askere
Hakkari Yüksekova çıkmış usta birliğine
Osman Amca korkmuş
Sene 1996
Terör kol geziyor o zamanlar
İçimize işlemiş
‘baba ben gidiyorum. Hakkını helal et’
Demiş ayrılırken
Arkada bir eş, iki çocuk
Bir de gözü yaşlı anne bırakarak
Gittiğinin 34. Günü hain bir pusuyla vurmuşlar
Osman oğlu Mustafa Kemal’i
Osman Amca hem severmiş hem de taktir edermiş Atatürk’ü
Oğluna da koyması bu yüzdenmiş
Bir telefon gelmiş
Hakkari Bölge Komutanlığı’ndan
Sene 96 mayısın on dokuzunda
Mustafa’nın yirmi yedinci yaşına bir gün kala
Kıdemli Binbaşı Celal Beymiş telefonun ucunda
‘Mustafa Kemal cesur ve şerefli bir askerdi
başımız sağ olsun….’
O günden hatırladığı tek cümle bu Osman amcanın
Sonrası ağıt, gözyaşı ve derin bir acı
Dört yaşında ki Buse’nin anlamsız bakışları
Ve nice sonra çocuk gözlerinden süzülen
İnci taneleri…
Bir annenin feryadı,
Babanın sükunet içinde ki çığlıkları…
Genç yaşta dul kalan bir eş
Ve altı aylıkken babasız kalan Osman Emin’in
Ömür boyu sürecek baba özlemi
Vatanı için canını feda eden Kemal’e
Devletin verdiği hediye:
Bir madalya, bir plaket ve,
Yüz elli milyon maaş.
Hüseyin! Şehit olmak şereftir
Herkese nail olmaz o yüce mertebe
Ama aynı topraklar içinde
Bizi birbirimize düşürüyorlar Hüseyin!
Kardeşin kardeşi vurması,
Kardeşine ateş ederken vurulmak
Ne zamandan beri şehitlik oldu Hüseyin!
Ve şimdi söyle bana Hüseyin
Dünyada bir adalet var mı?
İnsanların asiliği mi adaletsizliği sağlayan?
Yoksa sonu gelmek bilmez hırsları mı?
Hüseyin söyle bana
Hala dünyayı anlaya biliyor musun??
(Osman Amca ve Mustafa Kemal’ in anısına )
D