3
Yorum
3
Beğeni
0,0
Puan
447
Okunma
Annen sana gebeydi, heyecan, sevinç vardı
Görünüyordu artık mor sümbüllü bağ ardı
Gözlerini açtın ya, evi neşeler sardı
Mutlulukla dolan bir gündü baba ocağı
Önce ismin koyuldu ve insanlar tanıdı
Sen olmuştun be artık evin kolu kanadı
Hâlimize bakıp da bazıları kınadı
Gece gündüz adını andı baba ocağı
Yeri geldi hüzünler tavan yaptı hanede
Dünyalar bizim oldu doğduğun o sene de
Fakirdik ama isyan etmedik biz yine de
Sofrada aş’a kürek bandı baba ocağı
Önceleri susuz bir çöl gibiydi bakışlar
Ne fırtınalar gördük, zemheri kara kışlar
Cıvıl cıvıl ötüşür olmuştu göçmen kuşlar
Varlığınla sevgiye kandı baba ocağı
Ah etmedi bir kere bakımından bunalıp
Sana tokat atmadı el sözüyle yanılıp
Her kapı çalışında arkasına yönelip
Seni düşünüp geldin sandı baba ocağı
Sesin koca cihana duyuldu yanık yanık
Çekemeyen herkes de oldu binbir panik
Tertemiz yüzün gönlün ay gibi, halk’a dönük
Senin o parlamanla şandı baba ocağı
Badireler atlattın evlat, yollardan geçtin
Sen aşkın şarabını hep kana kana içtin
Kendine has serüven sanat dalını seçtin
İşte o yolda sana candı baba ocağı
Son günlerde bitkindin hastalanmıştın artık
Hüzün düştü haneye, gönüller talan yırtık
Pencereler kapalı, perdeler de hep örtük
Ateş düşünce yaktı, yandı baba ocağı
Biliyorsun ki sendin ailenin kalesi
Eğilmedin kimseye, olmadın hiç kölesi
Açmaz oldu bahçenin sümbülleri, lalesi
Yıkılmış viraneye döndü baba ocağı
Belliymiş meğer zalim hastalığın emeli
Arkanda bıraktığın yavruna ne demeli
Yerle yeksan oldu bak evimizin temeli
Aramızdan ayrıldın, söndü baba ocağı
Senin ölümün onmaz yaralar oluşturdu
Yetim kalan yavruna kareler oluşturdu
Zannetme ki olumlu çareler oluşturdu
Hüzünler deryasına indi baba ocağı
Kolay değil bilesin, bu yükü taşıması
İyileşmez bir ömür, kaşınacak yarası
Vakti gelen gidiyor, aldın ölüm sırası
Yaşıyorken sallara bindi baba ocağı
Yakuphan Kılınç