1
Yorum
11
Beğeni
5,0
Puan
667
Okunma
1960 baskısı, doksan sekiz yaşında bir türkçe
düşünsene; uranüs yine vardı
oybin manastırı harabeleri’nde çizilen o tablonun anlattığı şey terkedilmişlik
romantizm değil
onu; quasimodo’nun eklemlerinde barınan kifoz anlatabilir ancak
yeniden ve yeniden
birbirlerinden bihaber yinelemeye geliyorlar ya yaşamı
eski ve yeni çocuklar
down gözlü bir bebek kadar güzel bakıyorlar ara sıra
merakla
dokunulmaz bir keten bağla birbirlerine kenetli
1960’da o en çok tazyik yazıyordu masasında
tahminimce sabahları saatlerce sürüyor adını hatırlayıp yaşamı hala itelemeye çalışması
çocuklara yer açıyor
romantik bir düşünce bu
nacak bilemeyi önce öğrenenlerin daha sağlam duyguları var
ak bir söğüt ağacına yazıldı "arzın merkezine seyahat"
söğüt kokuyordu 1961’de hala
susuz bir dal gibi esmerleşti
kimsesiz sehpalar gibi tozlandı
bir inşaat tahtası kadar eski koktu
selüloz
bu hikayenin en dinamik adı bu
hades’i bulamadılar yerin dibinde
depresif ve herkesten uzak
kaynayan sularda öyle bir mite denk gelinmedi
konumuzla bir alakası yok
öpüşmeyi bastırmak için bağıntılar kuruyorum
saçmayla dağılır ya tutkunun odağı
eski bir ilçe kütüphanesiydi, karanlıktı ve kar yağıyordu
çaresizce herkes kar demekten başka bir yol bulamazken
ertesi gün koydum o arap kağıdını o sayfaya
ve sanırım yine tütünüm yoktu
5.0
100% (5)