Demir alır, acı limanından hasret,
dümeni kırık bir sal içinde,
klavuzu yok özlemlerin,
yelkenler fora, bir sozsuzluk...

bulut kümesi .
ağustos harı...
bilinmezlik yüklü gök mavisi
süzüldükçe sularında gözler
martı çığlığına saklı görmezlik,

beyaz köpüklerde boğulur umut,
biri , diğerini doğurur son nefesinde,
acılar solar,can boğazda gün,
kahır yükler, zamansız ...
alnına yazılmış kader, yoksulluk...

yaşamadım sanki buralarda, yabancıyım,
tuhaf bakışlar, şaşkın gökkubbe,
hayıflar gibiyim dünü, bu günü,
düşünmek istemeden, belirsiz yarın,
bilinmezlik adımlarımda saklı, gölge izinde...

ne tuhaf...
ne çabuk geçmiş koca yıllar bir an gibi,
dönüp sol tarafıma yaslandım bir an sanki,
sızı, tırnaklarımdan beynime süzülür,
ben yaşamadım diyorum hiç,
her yer yabancı,
her yer karanlık,
ulu ortada ölümler doğurur gün,
faili ise meçhul...???/ zulüm
insanlar tuhaf ve umarsız...


üzerime şimşek, belirsizlik kusar gözler,
durup, sorar olurum bir an,
tuhaflık neremde,?
bir kaldırırım başımı,
ben değil hayat bir muamma ...
serçe tırnağı dinazor bedenlere,
gam yükler,
keder kusar
kin kudurur düşlerde...

bilmem kim,? nerelerde ?
nasıl ve niçinlerde sorgumaktan aciz,
her biri bir yerde hoyrat,
yarınlara yaslanmaz,
dünden temeli çürük,
bu gün de kokuşmuş,
kirli ellerde nasır tutmuş
küskün kimsesizliklerde,
ölümler ölüm doğurur
mağrur "gözler"de...

26.08.2008