1
Yorum
4
Beğeni
5,0
Puan
463
Okunma
saçlara yağmıştı aklar
alınmıştı alınacaklar
gezilmişti çarşılar pazarlar
birde kayıpları vardı
verilmiyor her kayba
ilanlar diye mırıldanıyordu
oturduğu yerden
doğrulup bastonuyla
bakıyordu ıraklara
o kadar ırak ki
gözbebekleriyle öpüyordu
yokluğun en tenhasını
evlat diyordu evlat
kaldı mı hayatın hiç sürprizi
ölümleri gördük
yokluğu varlığı
kötülüğü de hem iyiliği
şehirleri yutan tusunamileri
bir kedinin mırıldanmasını
bir çocuğun ağlamasını
.........
kime ne geldiyse
bize de o gelecek elbet
diyordu
sonra bilir misin
ölüm mü zor
ölen dostlarından
ayrı yaşamak mı
yaşamak nefes almak mı
ölüm diyordu
önce karanlık odada başlayacak
eğer bir iyilik bile yapmışsan
o katran karanlığı
odada
bir mum olup
aydınlatacak
titreyerek yanacak
ama asla sönmeyecek
dostluk gibi aşk gibi
kendine gelen zarardan
kendini koruduğun güçle
dostunu korumak gibi
kardeşliği dostluğa
dostluğu kardeşliğe
çevirmek gibi
ilk seni kalbinden
yoklayacaklar
kimi seviyorsan
ilk onu gösterecekler
belki dinecek hasret
kim bilir belki de
onlar da bize hasret
belki ölüm sevilene davet
kimbilir diyordu
sonra yürüyüp gidiyordu
sanki o yürümüyor
cadde üzerine doğru geliyordu
hayat akıp üstümüzden geçiyordu
kendimi görüyor
kime ne geldiyse gelecek diyordum
arkamı dönüp akşam lambasının
önünden üşütürken rüzgar
parkama sarılıp
bende gidiyordum
a.y
5.0
100% (2)