0
Yorum
5
Beğeni
5,0
Puan
521
Okunma
DENİZ
Yusuf Yılmaz
Deli divane gezerken,
birde ne göreyim,
hiç farkında olmadan,
bir mıknatıs gibi
çekti beni kendisine, deniz.
Süt mavisi kollarını açmış
hoş geldin oğlum dercesine.
Anamın yeni kaynattığı sütü
mayalaması gibi
baharın kar suyu da
denizi mayalamıştı.
Balıklar çoğalmış,
martılar deniz anasının etrafında pervane olmuştu.
Bu akşam o kadar tatlıydı ki deniz,
mor benekli kelebek gibiydim kıyısında.
Çoraplarımı çıkarıp,
ayaklarımı saldım serin sularına.
Ufkunda bir gemi
bulutları yüklemiş güvertesine,
geçiyor yanımdan.
Doluyor içime dalga dalga,
hülyalarla karışık pembe duygular.
Deniz ananın kollarında,
yeni doğan bebeğin bakışları,
saf, duru ve tabii,
Dedemin namazdan sonraki Hüda’ya yalvarışları gibi.
Gözlerimi kapadığımda,
denizden gelen serin rüzgarın
sesini dinliyorum.
Bana fısıldıyordu:
" Candan usandığında
bana gel.
Seni kendine getireyim.
Ne feryatlar dindirdim.
Ne çığlıklar dinledim.
Karadan kaçıp,
mavimde dindirilen sancılar gördüm."
Onun için mi
bütün nehirler
sana akar,
ağlayarak.
Onun için mi
gözlerinin rengini boyadın maviye,
millet koşşun, sarısın ona,
"Kurtulsun" diye.
5.0
100% (2)