3
Yorum
14
Beğeni
5,0
Puan
1233
Okunma

Hero ile Leandros Aşkı
Antik çağda Çanakkale Boğazı’nın Avrupa kıyısında, Sestos adını taşıyan bir şehir bulunuyordu. Sestos’un surları içinde Aphrodite için yapılmış büyük bir tapınak ve bu tapınakta en az onun kadar güzel ve narin biri vardı. Rahibe Hero. Hero’yu görenler güzelliğinin büyüsüne kapılır ve onu Aphrodite’in kendisi zannederlerdi. Bu genç rahibe güzel olduğu kadar alçak gönüllüydü de. Bu yüzden Aphrodite bu kızı kıskanmak bir yana onu çok severdi.
Her sene ilkbaharın gelişi ile birlikte Sestos’ta şenlikler düzenlenir, çevreden insanlar akın akın buraya gelir, Aphrodite’in mabedini ziyaret ederlerdi. İşte böyle bir bayram günü Leandros adında yakışıklı bir genç Aphrodite’in mabedindeki bir ayine katılmıştı.
Abydos’lu olan Leandros getirdiği hediyeleri sunmak üzere mihraba yaklaştığında; güzel rahibe Hero’yu görünce aklı başından gitmiş ilk bakışta ona aşık olmuştu. Ayin boyunca gözlerini güzel rahibeden ayıramamıştı. Sanki karşısındaki Aphrodite’in ta kendisiydi. Leandros gün batıncaya kadar mabedinin bir köşesinde bekledi. Ziyaretçiler bir bir mabedi terk edince yavaşça tek başına kalan Hero’ya yaklaştı. Rahibe genç delikanlıyı görünce ürkerek geri kaçtı. Ama Leandros onu durdurdu. Ve oracıkta mihrabın önünde Hero’ya duyduğu aşkı dile getirdi.
O günden sonra Leandros Hero’nun tüm itirazlarına rağmen her gün mabede gelip genç rahibeye duyduğu aşkı anlattı. Hero defalarca ona bir rahibe olduğunu ve böyle bir aşka karşılık veremeyeceğini söylediyse de Leandros pes etmedi. Duyduğu sevgi öylesine büyüktü ki, bir gün mutlaka karşılığını alacağına inanıyordu. Tüm çabaları ve ısrarları sonunda arzusuna kavuştu. Hero’da onu seviyordu ancak aralarında büyük bir engel vardı. Hero, deniz sahilinde ıssız bir kalede yaşlı bir kölenin kontrolü altında yaşıyordu, üstelik Leandros’un yaşadığı şehirle aralarında deniz vardı. Ama Leandros aşkı uğruna her şeyi yapmaya hazırdı. Buna, gece karanlığında yüzerek denizi geçmek de dâhildi.
O akşam yaşadığı şehre geri döndüğünde sahile inerek denizi seyretti, gözleri ile karşı kıyıdaki kaleyi arıyordu. Bu sırada rüzgâr şiddetini artırmış, bulutlar ayı ve yıldızları kapatarak ortalığı karanlığa boğmuştu. Issız kalede köle ile birlikte oturan Hero endişe ile dışarıyı izliyordu. Bir ara yaşlı kadına dönüp; “Bu korkunç gecede kim bilir kaç balıkçı yolunu bulup evine dönemeyecek. Bence karanlıkta yolunu kaybeden denizcilere yol göstermek, onları felaketten kurtarmak için kalenin üstüne bir meşale yakarsak Aphrodite’yi de sevindirmiş oluruz” dedi. Bu sözlerle yumuşayan yaşlı kadın, kalkıp bir meşale yaktı ve kalenin tepesine kolayca görülebileceği bir yere koydu.
Esen rüzgâr onu canlandırdı alevi daha da yükseldi ve etrafı aydınlattı. Hero heyecanla dışarıyı seyrederken duyduğu bir sesle kalbi küt küt atmaya başladı. Denize doğru baktığında dalgalarla boğuşan birini gördü bu Leandros’tan başkası olamazdı. Onu yaşlı köle de görmüştü. Aşağı inip delikanlıya kıyıya çıkabilmesi için yardımcı oldu ve onu rahibenin odasına götürdü. Leandros yorgunluktan bitkin ama sevdiğini görmekten mutlu bir halde genç rahibeye sarıldı. Yaşlı köle buna çok şaşırmıştı ancak onlara engel olmadı.
O günden sonra Leandros her gece boğazı yüzerek geçip sevdiğine ulaşıyordu. Günler haftalar aylar geçti, güzel yaz günleri geride kaldı ve kışa yaklaştılar. Deniz eskisi gibi sakin ve sıcak değil, dalgalı ve soğuktu. Hero her gece yüzerek boğazı geçen Leandros için endişelenmeye başlamıştı bu yüzden ona bir süre birbirlerini görmemeleri gerektiğini söyledi. Bahar gelinceye kadar ayrı kalmaları gerekiyordu.
1Kışın boğazı yüzerek geçmek çok tehlikeliydi. Leandros her ne kadar istemese de sevdiğinin bu isteğine boyun eğdi. Ve bahara kadar gelmeyeceğine dair ona söz verdi. Ama bu ayrılığa sadece bir kaç gün dayanabildiler. Leandros, Hero’nun yolladığı özlem dolu mektubu okuyunca daha fazla dayanamayarak, düşünmeden kendini azgın dalgaların kucağına attı ve bir an evvel sevdiğine kavuşabilme arzusu ile dalgalarla boğuşmaya başladı. Fırtına arttıkça artıyor, dalgalar daha da aşılmaz bir hal alıyordu. Hero’nun yaktığı meşale şiddetli rüzgârlardan sönerek ortalığı karanlığa gömdü. Heyecan içinde Leandros’un yolunu gözleyen Hero, yaşlı köle uyuduktan sonra gizlice sahile indi. Bu karanlık gecede kayaların üstünde hareketsizce yatan adam Leandros’tan başkası değildi. Ancak Leandros azgın dalgalara yenik düşmüş ve ölmüştü.
Bu acıya dayanamayan Hero sevgilisine sarılarak kendini öldürdü. Kasabalılar bu haberi duyunca yas elbiselerine bürünüp kaleye geldiler ve iki sevgilinin cenaze törenine katıldılar. Onları deniz kıyısında aynı mezara gömdüler ve onların anısına boğazın azgın sularına güzel kokulu çiçekler attılar.
........... Netten alıntıdır.
kim bilir şimdi İstanbul yine ne de güzeldir
martıların mavilere çığlık çığlığa dalışlarını düşündüm
hani; tam da
boğazda rüzgâr senfoniydi
yıldız yıldız başımız
"papatya gibisin beyaz ve ince"
sessizliğin ortasında
dans edişimizi
hani; o şölen gecelerimizi
tan kızıllığına dek
kumsalda sevişmelerimizi
sonra sarmaş dolaş
uyuya kalışımızı
son kez, ardıma bakıp el sallarken
maviler bile dağıtamadı hüznümü
boynu bükük iskelede sen
geliversem
yine kahve içerdik
ben sade severdim, sen şekerli
küçücük fincanlar ellerimizde
hatrı kalırdı bir kırk yıl daha
nur saçılırdı geceye
ay gülerdi
yine şarkılar söylerdim
belki son yazdığım şiiri okurdum
nergisleri severdin sen
ufacık bir demet olurdu elimde
saçların savrulurken
gözlerini kapayıp koklardın
titrerdi dudaklarımız
zamanı unuturduk
salacak’ta resmini çizerdik kız kulesi’nin
arnavut kaldırımlı
sessizlik
boş sokakta sevdam dolanır
deniz biz kokar
martı kanadında öperim maviyi
en çok da sana yakışır kırmızı
yüzüne al vurur
har-ı ısıtır nar cafede
üşüyorken istanbul
ağzım dolu dolu aşk
gül makamı o nakarat, gülüş cümbüş
harmanlanırken, amaretto ıslaklığı
dudaklarımız çikolata kokardı
kesik kesik, nefesin
ah istanbul bir şarkıyız biz seninle
çok eskilerden, çokkkkk
üsküdar’ın simitçilerine, martılara,
seni öptüğüm tüm banklara küsüm
küsüm
insan sevdiğine küsermiş
naz yapar gibi
hani "hadi yine barışalım" der gibi
ah! iliğinden fırlamış yitik bir düğme gibiyiz seninle, yitik bir düğme
kol kola ayık girip avare çıktığımız balıkçılarda hep o masamız aklımda
roka balık nasıl yakışırdı değil mi gülüm
kadehleri tokuşturdukça istanbul’un şerefine aşkın şerefine
her yol bize çıkardı
şimdi çıkmazlarda kaldık
siyah beyaz kenarı yırtık bir fotoğrafta kaldı aşk
şimdi ağlasın arnavut kaldırımı sokaklar
....
/Leandros için ölüm hiçti. O Hero için denizi içti./
...
Fikret Şimşek
5.0
100% (7)