4
Yorum
6
Beğeni
0,0
Puan
1049
Okunma

Ya bir akşam üzeri ya da seher zamanı
Kim bilir nasıl gelir vecdinin imtihanı
Değdiğinde yüzüne beklenenin nefesi
Vuslat vaktidir dersin bu bunun nişanesi
Ellerin uzanmaz da sen uzanır sanırsın
Oysa sen sevgiliyi ta ezelden tanırsın
Buruk bir bakış kalır geride kalan güne
Munis bir teslimiyyet eller açıktır öne
Sanki haydi gel diyen davetçiye açılır
Zaman ve zemin durur kapılardan geçilir
Kimi şah kimi karun binlerce sedâ geçti
Hepsi de birer birer mecburi yolu seçti
Gözlerde beklenenin hayretli ifadesi
Haşyetinden karışır görenin iradesi
Dünya küçük bir evdir ömür kanatsız arı
Mazi serencâm eder fısıldar ah-u zârı
İşte o gün gelince ne siz kalır ne de biz
Eğer iman kaviyse teslimiyet şüphesiz
Ne bir isyan duyulur ne de bir eyvah sesi
Ağır ağır kesilir ümidinin nefesi
Rengini kaybederken odada halı kilim
İşte gelen bu dersin görünmeyen sevgilim
Boşluktaki bardaktan ab-ı hayat içilir
Geçilmeyen ne varsa işte o an geçilir
Ya alnında secdenin görünmez izi vardır
Ya nefese saplanan binlerce bizi vardır
Ve camiden yükselir içli bir selâ sesi
Kimdi o giden derler var mı idi kimsesi
Dört kolun üzerinde ayak kesilir yerden
Ve geçilir anadan babadan evlat ser’den
Baki kalan kubbede kalırsa hoşça izin
Bil ki artık eşisin koku veren nergizin
Ruhsuz ölüm gelirse el ayakta fırtına
Kâmil ölüm gelirse binersin aşk atına
Ne mal ne de mülk kalır ne şöhret ne azamet
Ve başlar kıyamsızda ağır ağır kıyamet
Ya gelenin peşinden meçhule gidersiniz
Ya da bezm-i elestten sözümüz var dersiniz
O gün dilimde olsun ya Hayy Ya Hayy hu sesi
Ölümü öldürürken canlandırsın busesi
________Makberî