0
Yorum
3
Beğeni
5,0
Puan
626
Okunma
nöbetteyim yine bir gün
7 nolu kule denizin dibi
4 saat süreli bir nöbet
gökyüzü simsiyah zifirî
içimde her şeye bi gurbet
ve her bişey de melankoli
arkadaşın korku hikayeleri geliyor aklıma
ve boş varillerden duyduğum genleşme sesleri
korkularımı perçinliyor, ama sağ olsun martılar
onların varlığı içimde ki bitmeyen ürpertileri
biraz olsun dindiriyor, var olsun martılar
montumun kol boşluğunda kaçırdığım telefon
onbaşıları "orada gofret götürüyorum"-la kandırmışım
"cebimde sıcaktan eriyor" diye diye 2 ay boyunca
neyse çıkardım tuşlu beyaz sabunumu annemi aradım
bir saat konuşmuşuz ve soğuk, cildimde o kadar durunca
şarjımın bittiğini geç de olsa o zaman anladım
sonra varillerden bir "dup" sesi ile irkildim
korkmaya başladım ki korkulmayacak gibi de değil
önümde engin marmara, arkamda da ıssız bir dağcık
saat akşam saati de değil, gece 1 olmuş bil-fiil
nöbetin henüz yarısı ve etraf zifiri karanlık
döndüm birden denize, başladım düşünmeye
insan ayakkabısını özler mi? onu bile özlemişim
ne ayrılığa yoğrulmuşum, ne doymuşum sevgiye
ama hayalde sevgililer tasarlıyorum da bazen
onlarla konuşuyorum, onlar adına yanıtlıyorum
yalnızlık değil be dostlar, kırgınlık beni üzen
yılgınlık beni yoran ve yoranlardan soğuyorum
arada gökyüzünü de ihmal etmiyorum tabi
belki mars sandığım bir ışık parıltısı görürüm
ve biraz olsun mutlu olurum ki bu da iyi
yoksa o kadar uzun zamanı nasıl öldürürüm?
derken yine dalmışım ama bu defa gökyüzüne
ve bu defa onu düşünüyorum tabi o bunu bilmiyor
o kadar yoğun ki duygularım, o kadar derin ki
zihnim karanlıkta, karanlık kendinde kayboluyor
bir sonraki hayali senaryo ve perde bir sonraki
bir parıltı görüyorum, gördüğümle şaşkınım
ya da hayalimde düşlediğim o billur kızı
parıltıya benzetiyorum ya da ben efkârdayım
ama gördüğüm o değil de bir çoban yıldızı
ya da çoban yıldızını sanki o sandığım
unutulmaz bir nöbetin kalan son hatırası.
5.0
100% (2)