0
Yorum
4
Beğeni
5,0
Puan
829
Okunma

Bir vapur geçiyor olanca yalnızlığıyla,
Bir kadın kalbi işte orada
Kat kat gökkuşağı hüznüyle muzdarip
Birçok hüviyeti taşımanın görkemli gururu, Yürüyor sağına soluna bakmadan.
Hem anne, hem kadın, hem insan…
Yanaşıyor vapur sonra
En önden inmeye çalışıyor birkaç insan,
Telaşlı, tedirgin ayaklar… Sonra hepsi
Bir göç başlıyor maviden betona.
İnenleri beklemeden tekrar doluyor
Kalabalık insan grupları
Yüzlerce yıldır var olmayı bekleyen bir halk iradesi,
Acele, çabuk, yer kapma telaşı…
Yorgun ayak izleri her yanda
Gözler birbirine değip uzaklaşıyor,
Öyle dememiş miydi Cahit Sıtkı:
“Öylesine kalabalık ki yalnızlığımız,
Ne yana dönsek kendimize çarpıyoruz.”
Adımlar telaşlı, yağmur ince ince, bulutlar kararlı Fırtına bir uzak yol habercisi.
Bir adam geliyor uzaktan, yanında bir kadın
Adam uzun, alabildiğince uzun
Kadın kısa, yarısınca adamın
Yüzündeki insan yığınlarının ağırlığınca kısa
Ne garip! Gülüyorlar, el ele üstelik
Tanrı ufak bir kader oyunuyla
Yalnızlık ve mutluluk arasındaki grafiği çizmiş yeryüzüne sanki
Ne kadar mutluysan o kadar yalnızsın
Ne kadar yalnızsan o kadar mutlusun İşte payına ondan düşen kadar…
Yaşlıca biri geçiyor yanımdan,
Bakışlarında kamburluk
Yavaşlığında yüzlerce sevda
Gelecekle geçmişin kavgasını bitmemiş saçlarında, Gelecek beyazı temsil ediyor, geçmiş hep siyah Yitirilmiş kavga alın çizgilerinin arasında
Saçlarında biraz siyah, biraz beyaz…
Gözaltı torbalarına dolmuş yalnızlık
Köprünün iki ayağı arasındaki mesafe
Seksen yıl uzuyor sanki her geçişinde…
*
Köprüde silüetler,
Balıkçılar, oltalar, kovalarda oynaşan balıklar, Mendil satan çocuk,
Keman çalan esmer adam,
Yanlış notadan şarkıya giren kalabalıklar…
Yorgun ayak izleri, kederli yanaşan vapur
Yazın kar, kışın güneş özlemi
Bir yanın Eminönü, bir yanın Karaköy
Umutlar suların üstünde çırılçıplak
Bin yıllık yalnızlık, yürekte patlayan silahlar Binlerce ölü beden damarlarında…
5.0
100% (2)