4
Yorum
6
Beğeni
5,0
Puan
1303
Okunma

KURAK BEDENLER (1)
Her karşılaşmamız seninle
Bir yazılı olmayan kurallar bütünü
Örfü, adeti yok bakışların
Yitiriyor içtihatlar anlamını
Tüm kanunlar ateist
Bir sonraki gülüşe kadar,
Müebbet yalnızlık…
Biliyoruz ki aynı meridyenin
İki farklı küresindeyiz hayatın
Sen dökerken yaprağını,
Ben başkaldırıyorum toprağa
Aynı dünyada dönüyoruz
Aynı anda tamamlıyor bakışlarımız
Korkularımız etrafındaki turunu.
Aynı depremle sarsılmasak da
Aynı toprak altında kalıyor bedenlerimiz
Yaşam üçgenine sığınıyoruz sonra
Sen, ben, uzaklık…
Sonrası,
Hayatta kalmanın dayanılmaz ağırlığı.
Gözlerimizin beyazında
Binlerce ölü sözcük,
Dilimizden ayaklarımıza yuvarlanan
Kemikleşmiş hüzün kırıntıları.
Kim yordu böyle kalbini?
Hangi taşın altında sakladın
Hikayenin en güzel yıllarını?
Ellerimiz neden terli?
Hangi bedenin çölünde yitirdik
Öpüşmelerimizin can suyunu?
Aptalca korkuların
Kahramanca cesaretindeyiz
Düşüncelerin lodosunda
Kalbimizin poyrazına
Esir düşüyor susmalarımız.
Hangi dağa çıksak
Kavuşmalarımız kuzeyde kalıyor
Başkalaşıyor iklimimiz,
İki yabancı bedende:
Umutlarımız, soğuk ve kurak
Gözlerimiz, ılık ve yağışlı.
İki yorgun yürek
İki zonklayan baş ağrısı…
Bir soğuk selamın ardına gizleniyor
Kilometrelerce sohbetler.
İki kaçamak bakış yarıyor sessizliği
Dört duvarı katıksız yiyoruz
Ekmeklerimizin arasında
Dalgasından korkuyoruz
Suya atılan taşın,
Sımsıkı tutuyoruz avuçlarımızda
Taşın suyu çıkıyor da
Kanatmıyor bir türlü ellerimizi.
İki korkak nehiriz çünkü:
Kıyısında çaresizliğin,
Zirvesinde yalnız uyumaların.
*
Şimdi ellerim soğuk
Gözlerim ürkek ve dalgın
Betimlenemeyen bir aşk var
Kağıtların üzerinde.
Hangi sözcüğe dokunsam
Gerçek anlamı “sen” oluyor
Örtülü anlamı “uzaklık”.
Deremiyorum,
Gül bahçesindeki gülleri
Adım atmak bir asır
Sonrası bir nice sevda
Kelimelerin haklı grevi…
5.0
100% (5)