6
Yorum
13
Beğeni
4,6
Puan
1648
Okunma

Müstesna bir gündü,
Kuşların bile artık uğramadığı bir istasyonda
Son seferine çıkan buruk bir trende rastlaşmıştık…
Büyük bir günahtan kaçar gibi kaçıyorduk kendimizden…
En az vagonlar kadar bitkindik…
Sıcacık bir kelebek ölüsü yatıyordu aramızda,
Ve ayakları kırılmış karıncalar,
Kanadı yırtık serçe,
Gülmeyi çoktan unutmuş mor güller
Kokmayı bilmeyen bir kaç papatya,
Benzi kaçmış karanfil,
Biraz gök gürültüsü…
Bakışlarımız demli hasret içerdi, gri bulutlar çizerdi içi yağmur dolusu
Şehirler akardı yanağımızdan,
Uzak,
Issız,
Işıksız…
Susardın!
Âh, sen susunca uzaklar da susardı!
Sanki birkaç cümle kadar yakındık,
Sanki yüzyıl ötede…
Ziyaret saati çoktan dolmuş gözlerimizi, bir kereye mahsus birbirimize açmıştık
Buğulu, baygın
Dolaşmıştık uzun uzun…
Savaş sonrası mağlup olmuş bir ülkenin kederi vardı yüzümüzde!
Uçakları düşmüş,
Gemileri batmış…
Yüzün yüzüme koşardı,
Tutup çekerdin, düşerdi, canı acırdı
Susardın!
Âh, sen susunca raylar da susardı!
Hüzünler giyinmiştik rengarenk,
Ruhumuza ne çok yakışırlardı…
Kaçamak bakışırken yakalanırdık her defasında
Utanır, avuçlarımıza saklanırdık
Bütün doğal afetler içimizden geçerdi,
Yanardık,
Yıkılırdık,
Göçerdik…
Dudaklarımızın ucunda kilitli bavullar dolusu isyanlar dururdu
Akrep yelkovanı soktukça, saatlerimiz hep kırılmış bir hayali vururdu…
Terkedilmiş köy kadar umutsuzduk...
Susardın!
Âh, sen susunca yollar da susardı!
Ahşap bir radyo vardı, açardık
Çok iyi çekmezdi, cızırtılı dinlerdik
Canı yanardı türkülerin
Bütün uzun havalar kısalırdı
Şarkılar yorulurdu ağlamaktan
İçimize dokunurdu
Susardık,
Sen çok derin susardın!
Sazlar da çalınmazdı Çamlıca’nın bahçelerinde
Âh be Zarafet hanım, sen susunca radyolar da susardı!
S.U.
Serkan Uçar
10.02.2020
5.0
90% (9)
1.0
10% (1)