16
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1964
Okunma

Bir eylül sabahıydı...
Beni çelişkiler yığınının ortasına atıp gittiğinde;
Aylardan hüzündü...
Gittin...
Eylül vardı mevsiminde sonbaharın...
Ve takvim salıyı gösteriyordu gözüme sokarcasına...
--------GİTTİN; ARDINDA ÜÇ NANKÖR HECE BIRAKARAK...
HOŞ-ÇA-KAL...---------
Sen gittin derin bir sessizlik girdi penceremden içeri...
Asfalta yeni dökülmüş bir zift edasında yapıştı hüzün ellerime;
Bir güvercin ürkekliğinde düşerken avuçlarımdan umut;
Ellerim hüzün kokuyordu;
Sen sonsuz bir vedaya merhaba derken...
Oysa ne vakit bir bestede düşlesem seni,
Her tını sen olurdun kulaklarımda...
Do-re-mi-ko-ray...
ES OLDUN SONRA ...
Şarkı bitti...
Aşkın bir yanardağ krateri kadar geniş ve zirvedeyken;
Ben sana uzanan taşlık bir patikadan ibarettim sevgilim...
Volkan söndü...
Çığ düştü patikaya;
Yerle bir eylendi sevdalar...
Ne vakit hüzünlensem aklıma hep o EYLÜL sabahı gelir...
Yankılanır o üç kahpe hece beynimde...
HOŞ-ÇA-KAL...
Yitik bir şiirin, öksüz bir dizesisin şimdi;
Herhangi bir kitabın herhangi bir sayfasında...
Hangi iç çekiş dokundurur ellerini ; buza kesmiş çehreme?
Hangi mendil siler kalpten damlayan yaşları?
Sen hangi iklimin hangi solgun çiçeğisin artık?
Sen herhangi biri değilsin...
Herhangi bir filmin hiç yaşanmamış son sahnesisin nasırlı belleğimde...
EYLÜL’dü...
Gittin...
Takvim gözüme sokarcasına salıyı gösteriryodu...
(ON BİR EYLÜL SALI)
Ve bir uçak çarptı ötenazi dileyen sevdamıza...
Tam kalbine saplandı aşkın;
Yaktı ,yıktı,parçaladı, viran eyledi...
İkiz kulelere mi , yıkılan sevdamıza mı üzüleyim şimdi?
KORAY’A... (28/06/2008) ANKARA (A.Y)