1
Yorum
8
Beğeni
5,0
Puan
1668
Okunma

Ne kuru ayazı buyduran
Ne beyaz zulüm kar…
Madem bir bir eksiliyoruz hayattan
Bozkırın üstünde poyraza karşı
Ya Akbayır’da kadehle
Yahut Kervansaray sırtlarında
Cila çekerken çakırkeyf
Teber uşağından bir bozlakla
Dünyanın rengine kanarken cahilce
Boşvermişlik sarar birden sevda yüklü.
Acem şalı ince beli değil
Yüreğini sarar kapkara, lakin sımsıcak
Saçlarını rüzgara bırakan
Heybetli ceviz ağacının yapraklarına dalınca
Hüznünü bulutlara salar,
Sulusepken gözyaşlarına boğulursun
Gönül Dağı yağmur yağmur boran olur…
Hünkar Hacı Bektaş’ın mayası
Göğün esrarına kafa tutan
Cacabey’in kutsal isyanı
Hele Yunus’un sevgi deryası
Ahi Evran’ın Hoca Nasrettin sıfatında
Görkemli ahlak öğretisiyle
Filizlenmişsen bozkırın dallarında
Bir de aşık olmuşsan Neşet misali,
Geceye türküler adarsın,
Kırık dökük umutlarla…
Sam yelinin halaylarıyla
Koşar adım kucak açarsın sevdalara.
Kırılsa da hayaller,
Esir düşse de düşler,
Ay asılıdır zifiri boşluklarda,
Işıl ışıl ezgiler haykırır
Sağır edercesine kör yürekleri…
5.0
100% (1)