4
Yorum
9
Beğeni
5,0
Puan
853
Okunma
usul ilerleyen bir göç var içimde
ya bana doğru
ya benden doğru...
l
kaç sabahın ortasına yatırdım uykularımın cellatını
sövdük rüyaların gelmişine geçmişine
sahiden,yokluğun ismi bu olabilir mi ?
düş- ünmek
düşlerin kehanetinden ummak geleceğin mutluluk masalını
bir kahve köpüğünde aramak izlerini...
benim göz kenarlarımda kaç milyon çizgide eserin var
sana savurduğum kahkahaların ağlama sesi ile
büyümeyen çocuğun
güneşli sabahlarına iliştirdiği kirazlı şapkanın gölgesinde beklerken dünleri...
fesleğen kokulu akşamlara dokunan ellerde kalmış gibi
sevginin ölümsüzlüğü
kim gelirse gelsin kapının öbür yüzünde ayrılığın ismi yazılı
kilidi kırık
küfürlere kapalıyız diyor aklımda kalan son öfke ki senden bir de ah almıştım
iadesi zaman aşımından kalbe kazındı...
ezilmiş çiğnenmiş bir salkım gözyaşının içinde saklar hayat bazen en güzelini
damağında buruk lezzeti uyuşur içinde son söz ya
tüm cümleler mezedir aslında
üç bacaklı bir masanın hikayesinde dengeyi arar durur yumruğunun sakladığı
acının biri...
yar dersin , uçurumdur atlamaya korktuğun
sevdanın rengini saklar tüm çiçekler akşam vakti ,koklamaya niyetin vardır da
ellerin yok uzanamazsın
sesin tutuklu
kalbin kör senin kör
diye fısıldıyor içimdeki çılgınlığın şah damarı
senin gözlerin ferfecir şiirlerde aşk ararken
göğünü ödünç almış bir yıldızın ölümünü beklersin durmadan ,her gece her geceye uzatır zincirini
dolaşır şehrinin sokaklarında dağınık gölgeler
hiç biri ben değil
hiç biri benden değil...
şimdi sorgulamadan geleceği akıyor ya nehir
ve ben köprüleri incitmeden yeniden usul usul göç ediyorum ,nedensiz doğuyor ya güneş
ve ben gidiyorum
sen gelsen de beklesen de
ikilem/siz ...
öğrendik
susmalarımızın doğmamış yeminlerde kutsandığı derin bir mabedi olduğunu...
5.0
100% (9)