1
Yorum
8
Beğeni
5,0
Puan
1125
Okunma
malın da mülkün de hamalıydı insanlar
ölüp gittiler yokluğu hiçe sayanlar
şu cihanı usul usul yana döne geze geze
yara yârdan ölüm babadan miras kaldı bize
yağmuru geri çekti yerde toza kızan bulutlar
saçımdaki beyazı ölü sandı göğe uçan kuşlar
sen akşamında tutuşan lambalarısın bu şehrin
sokağında yağmurun kaldırım izleri gözlerin
Döşe saplanan umudun her çırpınışında
Bir kesik ekliyorum iki yakasına şiirin
Yalnızlığı geçerek sesi kıstırdı ince bir gece
Ayrılığın eyvallahını seçti adındaki son hece
Yalnızlığın bir garip izdihamındayım
Şiire mısra koyacak yok hiçbir halim
Uyusam sanki unutacağım gözlerini
Avutup düşlerimi tutacağım ellerini
dümdüz bir gürültünün paramparça yalnızlığı
dört bir yandan tenimi sarıyor suskun gecenin bağnazlığı
Toprağa erken düşmeseydi babam, anneme de bahar gelirdi
Annemi her sabah öpüşü babamın, ölümü ertelemeye yeterdi
Sana küsmek geliyordu içimden
Yapamazsın diyordu bir şey gözlerinin içinden
Ben aleviydim onlar ateşiydi yangının
Ben aydınlıktım onlar karasıydı malumun
göğsüme yapışan rüzgar gibisin
ne düşüyorsun yakamdan
ne bir araya getiriyorsun iki yakayı
yılları kancık bir rehavete ettiler hiç
upuzun geceye düşlerden bir ömür biç
kimi gözü pek kimi hali hazırda fırsatçı
kimi nahoş kimi düpedüz ekseninde piç
ekmeği tuza bandık da yedik
dağları ateşe verdik de geldik
geceyi gün düşü umut sandık
ölümü de gözlerine helal saydık
uhrevi bir uyku eliyor düşlerimi
incecik sesin inliyor kulaklarımda
bir görsen beni, beni bir görsen
alıp gözlerini bırakırsın peşimi
göğün efendisi yağmurdan
bir akşamüstü eğildi gölgeler
güneşi eritip dağları aşarak
güz havasını soludu ağaçlar
salkım salkım toplandıkça yıldızlar
denizde maviye yeşil dedi bulutlar
Bir elma ağacı diktim tarlaya
Göz koydular tarladaki elmaya
Elmanın da niyeti yoktu tarlada kalmaya
iklimler değişti mi ne
kıştan düşüyor cemre
ateşten söz alıyor su
bir duman kalıyor yaza
araya kaynıyor adın
kışa geç yaza erken kala
bir ağaca bakmanın bahtiyarlığı içindeyim
suları gökyüzüne taşımışlar sanki
yapraklar göğün ortasına dalıyor
ayaklarım toprağa sürüyor parmaklarımı
gözlerim derine daldıkça dalıyor
koyu bir gölge uzamış yol boyu
kenarda yol bekleyen bir yolcu
bir yola baktım gölge boyu
bir yolcuya baktım cevapsız soru
gelip geçen belirsiz yol boyu
Pencereler vardı ama uzundu geceler
Bulutlar çölü anlasaydı sırf utançtan yağardı
Uzun ince bir ah’ın içinde yaşıyoruz
Ego; en iyi alçaltan değerdir
Bütün aşk masallarının teması ‘yalan’dır
Kafama vurulduğunda insanların kanatlarının olmadığını anladım
Ve biliyorum ki çok uzaklarda bizi anlayan kalabalıklar var
Kahkaha gülüşün aşk ayrılığın peşindedir
Yaprakların ağaçları terk etmesi, sonbaharın kışa bir itirafıdır
İnsan bir kere aldanır derler oysa ben,
bin kere aldandım anarşist gülmelerinde
Dil’den önce düş varsa, insan yaşarken tanrı olamaz…
İnsanlar virgül’deki üç noktayı görmez de, cümleyi bitiren son noktayı görürler
Gökkuşağı süzülüp giriyor pencereden içeri bahar mı oldu renkler mi büyüdü bilinmez
Maşuk sağır olunca aşık kendini doktor zannedermiş
Gözün alacağı var alına düşen kakülden
Gitmek için müsaitse güneşi takip et..
Sevgi her zaman doğru değildir bazen hiç sevmemek gerekir
Ölüm, evrende bir eşyanın yer değiştirmesinden başka bir şey değildir
Tren yolcusunu mu bekler yoksa gitme vaktini mi bilinmez
Henüz o tren gelmedi yolcuları mutlaka dönecek
Bekle, gözlerim gözlerindeki karanlığı hüsran ettiği an beni tanıyacaksın, işte o vakit beni seveceksin.
Gece kendi siyahına aşıktır
Kaybedenlerin kefaret ödediği bir müsameredir hayat
Soytarı bir yağmur bu kentin varoşlarından sürgün ederken kırık dökük düşlerimi
ben, mutluluktan gizlice çileli bir hürriyet sürüyordum ekmeğime ağır aksak yorgun bir hürriyet
Şiir, ıhlamur gibi bekledikçe demlenir, çay gibi taze içilir
Eylüldüm ekime döndüm haberin yoktu
Bir ölünün kulağına fısıldayan aşk öldü
Kendini pazarlayabildiğin kadar var olduğun kirli bir çağın çocuklarıyız
Gözlerimin sersemliği ile gözlerinin derinliğine dalıyorum
Ay ışığı yörüngesini değiştiriyor
Gök lacivert aşk kırmızıydı
Yolculuk affetmekti her şeyi
gök yarıldı yer kırıldı
ateş suyla tutuştu
sen yoktun
yalnızlık kahkahaya boğuldu
Tanrım artık yanımıza gel
Hayat adil değildi bu yüzden adiler türedi
Ben senin üstüne konuştuğum herkesi sevdim
Ama onlar benim tanrımı öldürdü.
Yine bir sabahtı; kapıyı gülerek açmıştın
Başkasının olumsuz taraflarını konuşmayın konuşturmayın
Bir gün mutlaka güzel insanların öfkesi dünyayı ele geçirecek
Ölüme senden yakın oluşum
Senin sonra öleceğin anlamına gelmez
*
//Derviş Zel Ali// Haydar Şahinbay//
5.0
100% (4)