0
Yorum
3
Beğeni
5,0
Puan
771
Okunma
-6-
Nasılettin Hoca gençliğinde()
bakamazmış giyimine,
az parayla yaşar, muhasebecilik yapar,
tek birde altın yüzüğü varmış,
Babası arabacı, karadeniz’den göçmen,
ev kirasını bile ödeyemezken...
Neyse; Bir yemeşe davet edilmiş
Kürkünü giymiş-gitmiş;
"- Ye kürküm ye!"
Şimdi Nasılettin Hoca fıkarası;
1001 odalı Ak Sarayı,
Man ve Malta adasında mangırları,
hanımının fabrikaları,
oğullarının gemicikleri,
ailesinin Kuveyt hediyeli jumbo jeti,
kızlarının hastahaneleri...
Neyse;
"- Ye Türk’üm ye!
-7-
Birgün bir adam elinde mektup,
derki Hoca Nasılettin’i bulup;
"- Hocam zahmet ya sana,
şu mektubu bana
-bilmez bilmediğini arapça-
lütfen okusana."
"- Katipmiyim ben yahu!" der,
verir geriye mektubu;
"- Ayıp Hoca, ayıp birader,
benden utanmıyorsan eğer
utan
başındaki kavuktan!"
Hoca kavuğu çıkarıp bakar;
"- Mademki kavuk okuyor bunu,
ver bakalım mektubu,"
alır kavuğun içine sokar;
"- Okusun bakalım şunu!"
() Orhan Veli Kanık’ın EŞŞEĞİN SÖZÜ kitabındaki şiirlerinden esinlenerek yazılmıştır. Üstadın dışında hiçkimsenin alınmaya asla ve asla hakkı yoktur.
5.0
100% (3)