9
Yorum
31
Beğeni
0,0
Puan
1695
Okunma
bazen kestiremiyorum
şeytan mı taşlanan
yoksa ağaç mı diye
taşı elime alıyorum sonra
bakıyorum sağına soluna
olsa olsa şu mesafeden
şu yönden
şuncacık bir ele sığabilir ancak diye
profil çiziyorum zihnimce
ama ses etmiyorum
zira ses tehlikeli mesele
kemik de sanılabilir
başka bir şey de..
sonra bir kuyu arıyorum
kuyudan bol ne var
yollar diyorum
ya çukur dolu
ya da duvar..
bulduğum ilk kuyunun başına geliyorum
kuyular yuvarlak olur
ilkin tavaf edip
daha evvelce taş atan oldu mu diye etüt ediyorum kendimce
kulağımın tekini kapatıp
dinlemeye alıyorum derinliği
ki kendini yusuf sanan bir meczubun başına taş atmak
fena çarpabilir diyerek
yanımda getirdiğim tahtaya iki kere vuruyorum
pek tabii yalan söylüyorum
..
sonra gözlerimi dört açıp
ay arıyorum içinde
hani bir aşktan arta kalır bazen
böyle tuhaf şeyler
yani inciini boncuunu hesap edeyim derken
elime yapışan taş
dile geliyor
sonra göze
gelmeyeyim diye
bürünüyor sessizliğe
velhasıl taş yerinde ağır olur mu diye soru yorum" kendime
bekliyorum
bekliyorum
ki cevap versin taş diliyle
beklemekten usanan puslu bir an sonrası,
gerisin geri gidip
önce meyve
sonra şeytan olmanın edebiyatını okuyorum
pek tabi yalan söylüyorum..
taşı alıp atıyorum
geldiği yöne
yön taş oluyor önce
taşlar duvar
şey tan vakti gözünü ovalar
diyorum,
bal gibi de yalan söylüyorum..