2
Yorum
11
Beğeni
5,0
Puan
1581
Okunma

gül harmanisini ağıtlarla çiçek çiçek dokurdu annem
biz ağlardık geceler boyu yitik mezopotamya masallarına
sevmek kabuldür
nicedir göceğen kuşlar gibiyiz salkım söğütler altında
göç kanatlarıyla ruhumuz uçar son hazanda
ela gözlü mektuplarını yakarım fizanda
eteği mor sümbüllü baharlar geldi dağlara
penceremde çıplak mevsimlerin çiçekleri soldu
nicedir göceğen kuşlar gibiyiz salkım söğütler altında
ben seninle uzak yollar düşledim
mısra mısra özgülüğü anlatan türküler
zamanın koridorlarından yankılandı çığlıklar
kucakladığın yaşamın dehlizlerinde bir küstüm çiçeği açtı
ölü doğdu düşlerim ana rahmine yalnızlık düştüğünde
sevmek kabuldür
seni yıkmaya yetmedi kuşatılmıştı muhkem kaleler
öfkeliydi poseidon turkuaz denizler üstünde
nicedir göceğen kuşlar gibiyiz salkım söğütler altında
bir gün uçsuz bucaksız bir düşün başkentinde buluşacağız
dallarda söyleşirken yel kuşlarla yasemin kokulu bir bahçede
dudakların şiir okumaktan yağmurda sırılsıklam
deniz meltemleri okşuyor mor şalıma düşen yalnızlığı
serin bir sisin içinden geçiyor kentler ve adamlar
kuğuları yaraladın gözlerindeki yabancıyı dönülmez trenlere bindirdin
gittin nar ağaçlarında bir çığlık
kıraç otlar üzerinde oturmuşum
çırılçıplak
ey sessizlik siz geldiniz işte
sizi tanıdım en uzun ekinoks gecesinde
bir nabız ışık yok gidenden
senin eserindir anne ölüler ve diriler
sevmek kabuldür
ilkbahar kuşları söylüyor bunu
saçları karanfil kokulu gecelerden
bir yalnızlık düşüyor ana rahmine
göçebe kuşlar mavi ufuk çizgisinde kayboluyor
erken meyve veren ağaçlar gibiyiz seninle anne
ilkyaz pencereleri olmadan sensiz şarkılar söylenmiyor
sevmek kabuldür
sana bir şiir okuyacağım bir şarkı dedi ve gitti
Ömriye KARATAŞ
22.10.2018
5.0
100% (9)