3
Yorum
6
Beğeni
5,0
Puan
1024
Okunma

Mabed-i ensar rükusunda vehm-i aşktayım
Ellerime giydirilmemiş avuçlarının boşluğunda
Revnak yağıyor vakitsiz gelen sonbahar yağmurları
Vuslata düşünce, ardım sıra gelen bu özlemin
Aklıma eştiği duygunun çukurundayım şimdi
Kimse bilmez benim sana gönül muhabbetimi...
Ruhum enkazındayken yengi yarende aşka niranım
Eni boyu bir araya gelmeyen mesafelere uzanınca vakitsiz
Yankısı beynime nakşolan sesinin tınısına
Yelken açıp, kürek çektiğim hayallerden geliyorum
Aklımın duvarlarını özlemin çukuruna it yokluğunla
Nadan bir ok misali çıkıp fırlarım ben yayımdan
Secde edip eyvallah çekerim bu alın yazgısına
Ezva-i meftun hallerin girdabına bırakıp ruh-i haletimi
Muğallak duyguların celbine teslim et beni
İrfan nedir, ilim nedir bıraktım mecnunlukta
Hakikat denilen şey hisetmekle ilgiliyse eğer
Hakikat-ı ayanım içimi yalpalayan bu duyguda
Arzu halim yamandır kendime ve zul diyorum sana
Nev acıların en türlüsüne ban beni...
Yoksa... Pişemem ben bu hamlığımla.
17.10.2018 / Stockholm
5.0
100% (4)