5
Yorum
12
Beğeni
5,0
Puan
1147
Okunma
ruhumu en derin kanyonlara asıp çıktığım
bir akşam görmesinde
bluzu pas tutmuş ela gözlerinde bir hıçkırık
gelip oturdu sineme
büyücülerin ellerinden kurtuldum derken
Musa nın hışmına uğradım
suçum yalnızlıklarımı saklamaktı koyusunda cebimin
ama gözlerim kahverengisiydi yine de
bana bakan tüm rengarenk gözlerin
omzum düştüğünde toprağın karasına
ne kadar yüküm varsa keşkelerin torbasında
saçıldı sağa sola
ruhumun toprağa yanaşan kısımlarını
bir ağrı gömdü çamurun en karasına....
ağrı acı hüzün keder
süzülüp ömrümün penceresinden
düştü göğsümün en kuzeyine
bir düş budak salıncağının
nereye savuracağını beni
yönümü kaybettiğimde anladım
göğü tutan yıldızların yol göstermediğini
ayın büyüklüğünün ne kadar küçük olduğunu
ruhumu aydınlatan güneşi görünce gördüm
derken İbrahim büyüdü gerçek apaçık var olunca
her büyükten daha büyük vardı
ve yönünü kaybetmiş bir kumsalın
denizine kavuşması
gece boyu alınan yolların sonunda
bir merhamet kuyusu vardı
orada otlanan koyunlar ve gaddar güçlüler
sığınarak çirkin yüzlerine
bir korku türetiyorlardı
taki gelene kadar sultanlığın firarisi
gelin dedi gelin
ey zayıflığın sığıntıları
su sizin aşk bizim
yeni bir hayatın kurmacasında
yeniden başladı
Sesin en Gürü
bürünüp yanan bir çalının kalbine...
5.0
100% (9)