0
Yorum
2
Beğeni
0,0
Puan
619
Okunma
kırılgan bir zamanın
çentikleri yürüyor tenimde
güz elinde süngülenmiş
ağaçlara benziyor akşam
milyon katmanlı bir yorgunluğu seriyor
siyahın kollarına
yüzüstü düşmüş bir hayatı çiğniyor
kentleri terkedemeyen yalnızlıklar
usumda kerpiç döküntüleri
felçli yollarda takatsiz gölgeler
demini zehre mayalayan çay
gırtlağıma oturuyor akışkanlığına inat
suskunluğun son kırıntılarını eziyor dilim
depremler doğuran deprem oluyor şiir
nizami bir düzlük bölünürken düşümde
yanaklarımda yaprak açıyor ısırganlar
yosunlu bir el dokunuyor yamaçlarıma
yüreğimde sancılı bir yara
hançerine sarılıyor
yaratıcısının soğuk bedenini ısıtmak için
bir tarafım çöl
gözlerine mil çekilmiş nehirleri selamlıyor
belli su aziz bir kıtlığın yanından geçmiş
dokunmamış hiçbir şeye
o yüzden böyle dipdiri
öldürmüş az ötesini hasretten
nerden toplayıp getirsem kendimi
kaç parçaya bölmüş beni zaman
kime sorayım kimde kalmış
bugünkü en son parçam
söndürülmüş ateş
isli gök
külde boğulmuş toprak
söyleyin bana
kayıp denizlerimi kim içmiş
neden yüzümden dökülüyor
öksüz martı çığlıkları
ben kayıtsızca gülerken
19 EYLÜL 19
ali rıfat arku
istanbul