12
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1324
Okunma

insan
insan olan insan
irdeler.
her anını,
her yaşını sorgular,
değil mi ki
yaşıyor,
düşünüyor
acılanıyor
seviniyor
muhasebeye girecek
kendi kendine;
çaresiz
hesap verecek
öyle olmasam,
sevgili can
senden önce ben düşmüş olmasam o yollara,
kolay değil
anlamazdım.
dile gelip söylediklerini
topyekun örtülü ve aleni
bakışlarında gizlediklerini
müdrik olmak için insan
yaşayarak yorulmalı,solmalı
hem
otuz dokuz ham gök yılı yaşarken
acı tatlı yanları
anbe an
sorgulamış olmalı
kontrolsüz akan nehir
zaman
sence anıları yutar mı
hayır,hayır
adam gibi yaşamayan
anladım dese de
inanma
ilmel yakin
hiç
hakkal yakinin yerini tutar mı
zirveye bir kala
otuz dokuz ham gök yılı bitirdin mi
tam da öyle olunur
dediğin
diyemediğin gibi
işin tuhafı
zirvelere varılır
kör kör / bön bön
bakılır da
hala zirve aranır
leylan’ın yanı başında leylayı arar gibi
bittiğinin farkına varamazsın
bakar bakar yorulursun
gerçeği gördüğün anda
büyü bozulur
dizdeki derman,
gönüldeki ferman
seni sen yapan her şey
birden
irtifa kaybetmeye başlar
düzenli
müsrifçe salgılanan
adrenalinden mi
hayal kırıklığından mı
bilinmez
tende ve ruhta
tuhaf bir yorgunluk başlar da
her hücreye sirayet eder
beynin kurguları değişir
emirler ve algılamalar
eskisi gibi değil
artık hiçbir şey
pembeler –otomat- yeşile döner
dünya dediğin
koyu
karanlık,hem
dingin,
yaşlanmış bir koca-karı olur rüyalarına girer
sanırsın bine dayanmış genlerinde yaşlar
baş döndüren cinsinden
anlayacağın
her şey ters gitmeye başlar
zirvelere uygun değil midir ne
insan
ya da zirveler insana göre mi değil
kurulu saat bozulur
tam da zirvede
herşey kalan zamanı boğar
kendi kendine sorar insan
ister istemez
neden
her can
bir ömür saatiyle doğar
zaman sanki
tam da o an
tersine dönmeye başlar
koşuyor sanırsın
hem akrep hem yelkovan
inmek istersin o zirveden
hemen
ki geçen ömrün yegane sermayen
tuhaf çıkışlara odaklı sen
enginleri özlersin
yerinirsin
burnuna toprak kokusu gelir
birden
yağmur sonlarını özlersin
sık sık düşüncelere dalar
hem ölesiye korkar
biteviye yerinirsin
ezip geçtiğin yılların sonunda
dipdiri biriktirdiğin bütün anılar
tepeden tırnağa
fulu kayıtlı her nesne
çiğneyip geçtiğin kaldırımlar
ıskalanan her değer
bir bir hepsini hatırlanır.
pişmanlıklar
utanmalar
sökün eder herbiri
teker teker
kapını çalar
sendeki sen
seni
biteviye
muhasebeye zorlar
anlarsın ki
meğer
beynin bir bekleme salonudur
yaşanılan her güzellik
ve
çirkinlik
sökün etmiş
üstüne üstüne
kalabalık yollar
ödeşmek adına
her günah
sırasını kollar
dersin ki
azizim
kırk yıllık soluksuz
o
muhteşem çıkışın sonunda
mademki zirve bu kadar;
gidip es geçtiğim değerlere
bir daha, tez
yeni bir gözle bakmalıyım dersin
lakin
iniş çıkış gibi değildir.
Bazen sağlam basar yere
insan
bazen sendeler
en kötüsü
inilmez / düşülür
zirvelerden.
artık ne beynin aynıdır
ne de kasların
besbelli ki her an’la,
her zaman’la,
vedalaşmaktır kalan ömür.
inişin usul usul ve sağlıklı olanı makbuldür.
akıl
başa ermiştir.
kafatasına girmiştir.
nihayet
şükür
olması gereken yerdedir.
sindire sindire
hoşça kal
hayat demek,
çıkış kadar heyecanlı olmasa da
yine de
nazik ve güzeldir.
şiir de öyle.