2
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
933
Okunma
Ben doğarken,
Erdemler susmuş,
Çiçekler solmuştu:
Kimi darağacında
Kimi bekliyorken, yarınlarda,
Kimide akan yaşlarda.
Uçuk yitik sevgilerde,
İştahla ısırılan bir dilim karpuzda
Kucaklaşan bağırda,
Özlem duyulan dudaklarda.
Çiçekler boyun bükmüştü:
Onura yedirilemeyen işlerden
Evlere şenlik muhteremlerden!
Kapanan kapılardan.
Gereksilerin baskısından
Hizmet erbabının surat askısından
Öylesine kanıksatılmış ki hal
Sanki sıcakta terlemesine rahatlığı.
Çiçekler sırt dönmüştü ışığa:
Güzelliğin erdemin, kaynaştırmasına.
Toplumsal birlikteliğin yanaştırmasına.
İtlerin dalaştırmasına.
Dönüp te pencereden bakmağa.
Sıkıntılık diye, sokaktaki ahmağa.
Duyuldu mu avazlaşmanın kısıklığı
Tınmıyordu, mezarlık geçişi sanki ıslığı.
Nasıl dönülmez ki sırt, belli idi illeti
Benimsetilmişti hizmet almak;
Sanki toplumsal bir yüküm değil de
Lütuf olarak sunuluyordu! Çekilmeliydi zilleti.
Kahroluyorken düşünceler
Gebe kalıyordu geceler.
Sükûnet sonrasına, arbede sinen.
Solarken dökülende, bilenen.
İşte böyle bir arbedede doğmuşum,
Önce ve sonrasında yokmuşum.
19.07.1996