3
Yorum
26
Beğeni
5,0
Puan
2818
Okunma

saçlarına kelebekler ilişirdi
rüzgara karışırdı renkleri
ne zaman suskunlaşır sa içimdeki kalabalıklar
gözlerimden sen damlardın
hüzün çukurlarında gömerdin sevdamızı
sen gamze derdin ben gül çukuru
ömür çukuruda derdi zaman
ve senli benli olurdu içine düştükçe
uzansam dokunsam uykularına
mor fistanlar biçse kelebekler ruhuna
saçlarına sürsem ıtırlı yaz akşamlarını
üşür mü içimdeki yangınlar
çocuklaşırdı kocaman gözlü yaşlılığım
boncuk boncuk işlerdim gönül yakama sevdamızı
ellerimde çoğalırdı kelebek renkleri
gül çukuru gülümsedikçe
kendi külünde yanardı anka doğumları
doğmadan ölünürdü sen küsünce
acın içime doğrardı ekmek niyetine canımı
kanatırdı ardıç çiçekleri gibi baharı
dudaklarımı bir titreme kaplardı
sözcükler bir birine kenetlenirdi
boğazıma binlerce düğüm atardı
ve ben suskunlaşırdım
o vakit gül çukuru dağıtırdı kuruyan tebessümünü
ben gibi ağıt dizerdi ahu içen kadınlar
ben gibi gönül çukuruna gizlerdi yaşlarını
bir yandan küllenirdi kelebek gülüşleri
bir yandan yanardı mum ışığında
uzansam gül kokulu yalnızlığına
okşasam suskunluğunu
bir kadın ağlarsa
o şehir dökülür bulut bulut
susar renklerin gizemli sesi
şimdi senden çok uzakta
yabancı bir şehirdeyim
yağmurların ruhumu yıkadığı
kelebeklerin özgürcesine yanmadan ışığı öptüğü
5.0
100% (19)