1
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1549
Okunma
l.
Sonbahar geldi işte,
Yapraklar tutunamıyor dallarda,
Toprak her zamankinden daha muhtaç,
Nasır tutmuş hünerli ellere.
Karabasan çözer şimdi usulca,
Gerdanındaki son ilmeği de;
Bu aylar fukara umudu,
Mısır ekmeği kadar tazedir,
Ve şehirlerde emek daha ucuza satılık.
Eritir adamı bu bekleyiş sürdükçe,
Dumanlı amele kahvelerinde
çoluk çocuk sefil.
Her şey vitrinlerde kalır,
Ekmekte,pamuklu-yün donda,
Delikse pabucun,yoksa sırtında gocuk,
Parası olmayana vitrinler sadece bakılık.
Öfke besler yürekler,
Kara topraktan daha verimli.
Garibanın ekmeği ye babam ye bitmez.
Bir çıkartsak dersin şubatı,
Umut kapımızdadır artık.
ll.
Ve her şeye inat duyabiliyor musunuz?
Çalıyor çanlarını varoşlar,
Yankılandırıp boş tencerelerini.
Sabır sabır tütüyor dumanları,
Sanki kafaları güneşe dayalı.
Yüreğinde fark edemediği bir sızı,
Ve karnında oldum olası bir boşlukla,
Okşayıp duruyor minnacık ayaklarını bir kız çocuğu.
Ve paslı
ve kirli ellerinden utanarak
nasır tutmuş ayaklarını kazıyor bir erkek çocuğu.
Ve her şeye inat duyabiliyor musunuz?
Mutlaka ayağa kalkacak çocuklar.
Bak!
Nasılda bilinçleniyorlar alın teriyle.
Kara ve beton yüklü şehirleri,
Bitmeyen inançlarıyla
bayraklarını dikecekler yalçın tepelere.
O bayrak ki,emeğin ateşi
ve sonsuz.
O bayrak ki,zaferin
ve özgürlüğün habercisi.