1
Yorum
6
Beğeni
5,0
Puan
1196
Okunma

esmer gri bir sessizlik çöktü akşamın alaca rengine
lagünlerde turnaların çığlığı
göç kanatları bende yağmurlar kirpiğinden düşen
nereye aittik kimdik plastik çiçekler verme ellerime
gül dokunuşlarına konardı kelebeklerimiz
kelebeklerimiz sancılıydı kozalar içinde
yalnız bir istasyondur hayat
duru bir göl gençliğin yankıları
olmayan kuşlar ansiklopedisini açtım bugün
kırmızı ankalarımızı arıyorduk yiten masallarda
çoğalıyordu lagünlerde turnaların çığlığı
ateş topraklarından cemreler düşerken geldin baharlarıma
dağların zirvelerindeki görkemli seslerle ulu unutuşlarla
karanlığa gömülmüş gecelerimde bir anıt gibisin işte öylece duran
yalnız bir istasyondur hayat şimdi
son güz yaklaşıyor
bir turna katarına katılıp gidesim var bu kentten
yalnızlıklar taşıyorum yüzyılların mirası
her iz bir hikaye
dağlara çıkıp haykırmalıyım
içilmiş antlarımı unutup
devirmeliyim putlarımı
mor bir bahçeyiz akdenizde
böyle bir düşe sürdüm seni
çıplak ayaklı yalnızlıklarla nerelere gideyim
aykırı kokular sürer dururum lavanta göğsüme
helezonlar çiziyor hayat durmadan
gittiğim en uzak yollar kan karanfilleri tutuşturuyor ellerime
usul usul bir nehir gibi akıyor gözlerin
hiç o nehre girip yıkandım mı yabancı sevgili
kuşlar kuşlar kuşlar
göğün karanlığına aydınlık saçan zarif kuşlar
kanadınız mı yaralı
hangi göçte yaralandın kanadı ışıklı turnam
ah zarif kuşlar sarayım kanadınızı akdeniz göçlerine
Ömriye KARATAŞ
16.02.2018
.
5.0
100% (3)