1
Yorum
4
Beğeni
5,0
Puan
2304
Okunma

I
Sulusepken satırlara rehberlik ederken kalemim
Zaman yitirirken zamanı
Savruluyorum gecenin yalnızlığına…
Karanlığın nabzında atıyorsun
Kaf Dağı’ndan uçup geliyorsun sessizce
Yağmur olup öpüyorsun gözlerimi
İnce ince….
II
Ve işte yine
Gece…
Yine geldi kavlince…
Kayıp kırlangıçlarımı arıyorum içimin labirentlerinde
İçim ki; sürgün veremeyecek kadar derin budamışsın
Leyle-i leylâ’ya yemin olsun
Hiç gizli bahçelerim olmadı oysa
Sonsuz baharlarım da olmadı
Ki, beni yeşeririm sanmışsın…
Ne anlatabilir ki bir resmin anlattığından daha fazlasını
Aynı resme bakıp aynı şeyler görememenin acısını
Oysa gözler asla ihanet etmezdi
Baksaydın görecektin
İçimin yemyeşil sancısını…
III
Ben ki nakkaşına meftun nakış
Ben ki baharına hasret kış
Ey vefasız;
Güneş doğduğu bozkırlarda batarken
Seni bana eklerken/ Kendimi sana katarken,
Verebilir misin bana, benden çıkardığın beni
Gözlerimi, ellerimi…
Ey! Zincirlerimi kıran zincirim
Ayaklarının dibinde çürüyorken
Yine bu gece;
Yokluğunda varlığımken/varlığında yokluğumken
Ey! Kalbimin ilelebet istikameti;
İçinden geçilip gidilen yol muydum ben
Sıkılınca vazgeçeceğin oyun muydum ben
Ey müessirim gör eserini,
Ey nakkaşım bil bu solgun yeşilini,
Uzatmasan da ellerini…
IV
Gece ki, setreder yüreğimi her gece
Öyle ki, yüreğimin rengine boyanır her gece
Fecre kadar sürer bu şeb-i yelda her gece
Boğulurken hayalinde her gece
Baht-ı siyah düşer payıma her gece
Her gece…
Velleylî !
Ey siyah… Ey gece…
Ey görünenin sonu, görünmeyenin başlangıcı
Bismillah ile eyvallah arasındaki Araf
Güneşin battığı yerde bir uyumayan var
Şafaktan azade olan var
Yanan var, kavrulan var
Y e m i n o l s u n
H e r g e c e …
İrfan Özcan
5.0
100% (4)