3
Yorum
6
Beğeni
0,0
Puan
981
Okunma

:: Bir Halil Hoca vardı, olta balıkçısı.
:: Aynı yerde birlikte atardık oltayı.
:: O tutardı peş peşe balıkları
:: Biz bakakalırdık; yalardık avuçları.
:: Yine bir gün attım oltayı öyle beklerken
:: Çoktan bitmiş benim oltadaki yem.
:: Halil hocam gülerek bana döndü:
:: “Hocam dedi, balıklar demir yemez”
:: Bilirdim o söylerse yalan söylemez.
:: Birden aklıma bir fikir geldi.
:: Hocam dedim, bana da öğretsene şu işi…
:: Bana bakıp kafasını salladı, gülümsedi…
:: O günden sonra
:: Ne bildiyse, bana hepsini tek tek öğretti.
:: Hali Hocam ne iyi bir insan,
:: Ondaki yürek ne temiz bir yürekti.
:: Dost olduk, esprilerimiz uçuştu havada
:: Sabahladığımız oldu denizde, limanda.
:: Bazı günler Sargoz, ıskaroz, çipura
:: Bazen Mırmır, sokar, karagöz, girida…
:: Bazı günler kefal, levrek, lüfer, zargana
:: Bazen de milanır, kupez, sardalye, aterina…
:: Allah ne verdiyse koyardık torbamıza.
:: Bazı günler bomboş
:: Bazı günler birkaç çeşidi bir arada…
:: Yıllar mı geçmişti aradan bilmem
:: Bir gün dediler:“Halil Hoca
:: Dönmemiş dün akşam denizden”
:: Bir ateş düştü yüreğime, nah şurama!
:: Tuz, biber ektiler sanki açık yarama!
:: Koştum onun çok sevdiği kayalıklara
:: Her zamanki yerinde oturuyordu Halil Hoca.
:: Bakıyordu engin sulara, uzaklara
:: Gülümsüyordu, mutluydu galiba(?)
:: Bir taşa dayanmış, oltasını atmıştı
:: Yem çoktan bitmiş, olta yemsiz kalmıştı.
:: Ağlıyordum! Denizden çektim boş oltayı
:: Hocam dedim “balıklar demir yemez!”
:: İlk defa duymadı, cevap vermedi bana…
:: Hâlbuki çok isterdim şöyle desin Halil Hoca:
:: Ulan be adam! Ulan be nankör
:: Benden aldığını satıyor musun yine bana?
:: Kim öğretmişti balıkların demir yemediğini sana?
:: Ve arkasından her zamanki gibi tok bir kahkaha…
:: Ama ilk defa demedi! Gülmedi!
:: Yüzüme bakıp, konuşup, cevapta vermedi…
:: Halil Hocam ilk defa benimle bensizdi
:: Halinden çok memnun olmalı ki
:: Ben ağlarken o çok sakin ve çok sessizdi!
10.01.2018
Mustafa YÜKSEL