3
Yorum
11
Beğeni
0,0
Puan
1231
Okunma
sen,
baharını ormanda yaşarken
dalında kuşlar şakıyıp
maviyi göğün yapıyorken
ben,
vahada kaktüs gibiydim
kum tanelerini sayıp
serap görüyordum uçsuzluğunda
dedin ki;
sevmek her şey
uzak yakın ne fark eder
ve verdiğin söz
özrü kabahatinden büyüktü
büsbüyüktü hemde
ardından;
ben baharı yaşayıp
hazana erince mevsim
geleceğim..sevgilim
sanırsın ki kışlık odunum ben
çok akıllı karınca
ak akçe karagüne dostum bir nevi
sen şimdi gençliğini bikiniye giydirip
nihavent şarkılarla uzandığın sahil boylarında bronzlaşarak tüketirken
ben,
gelecek güzel günlere hazırlık olsun diye
ıssız bir dağın başında
kulağımda hüzzam
avcı kulübesi inşaa edecektim öyle mi
sen leyla olsaydın
ben de mecnun olmaya meyleder
iki darp bir niyetle
görmeyeyim diye ser’up’ı
başımı kuma gömer
develeri tellal
pireleri berber ederdim kendime
lakin,
kalbe pil
ele baston alıp
mevsimlerin silip süpürdüğü güzelliğinden iz kalmamış yüzün
yüz ararken yüzümde
aşka dair yazılanları
şiir diye okuyacaktım yani
ömrümüzün son deminde
kısacası,
senin hikayeni okusaydım eğer
son bölüme kahraman olacaktım
az daha beklesem
huriler göz kırpacaktı nasılsa
şimdilerde ormanda mısın hala bilmem
dallarına ne konar onu da bilmem
mevsimin bahardır belki de
belki de kış hazırlıkları yapıyorsun kim bilir
bir başka kaktüsün dikenlerine
dal olma vaadiyle
od’un düşleri kurdurup
seraba yatırıyorsun umudu
ya da
pişmanlığında yanıp
keşkelerle boğuyorsun kendini
kim bilir..