10
Yorum
26
Beğeni
0,0
Puan
1208
Okunma

Zaman geçer eşyalar eskir
adresler değişir.
Çekiliriz kendimize
Belirsiz bir limanda
kaybolur pusulamız.
Fırtına çıkar ışıkları söndürür
kör kuyuda kalır kalemlerimiz.
En ücrâ köşeler bile
yalnızdır kendimize.
Bir zamanlar göklere çıkardıklarımız
ufalır apansız içimizde.
Kardelene yenik düşer kışlar.
olmadık saatler dolanır dört bir yanımızda
Ayak seslerini dinler içimizdeki çığlıklar.
Yüreğimize değdikçe sancılar
sarkaç olur uslar.
Vasati kırk çöple yaktığımız ateş
kül gibi takılır yakamıza.
Düdüğünü çalar bir kaptan
yakar bütün ışıkları.
Üşüdüğümüzü görmesin diye
yüreği ölmüşler.
Soğumaya bırakırız kendimizi.
Koyu bir sıvı içinde
geliriz katı hale.
Boşluklarımızı kapatmak için
Üzerimize örtülür kefen saflığında bir örtü.
Kara saplı bir bıçak saplanır sinemize
Ve ne olursa olsun
ölüler sessizce gider
Şiirler sağlamasını yapmadan ölümün.
Ferdaca