4
Yorum
11
Beğeni
0,0
Puan
1147
Okunma
kokular karışıyor birbirine Rüveyda
hangisi karanfil
hangisi jazmin..kestiremiyorum
karışık meyve gibi dudağımdaki tadlar
çilekten kalma aroma var dilimde
bir dağın eteklerinden
kekik kokusu sürülmüş kasıklarıma
bir de çalı çırpının
günah izi
değsin istiyorum Rüveyda
cennete girmek için bir sebep aramıyorum kendime
kapıların kendiliğinden aralanıp
sebebin ardım sıra gelmesini istemek kadar tuhaf bir arzunun
anlamsızlığıyım ben
cehennemin de öyle
cılız bir ateşte canımın yanıp
ama bir türlü ölememektense
ateşler sarsın istiyorum dört bir yanımı
ölüp
bir daha dirilmemek üzere
bir kadının teninde değil sadece
ruhuyla beraber göğündeki her renge sahip
bir ben doğursun istiyorum..gözlerinde
çünkü kalbe inmek değil mesele
orada baki kalabilmek
mülke ,,, talip olmadan sahip olabilmek
ya da
tapusunu almak bir ömrün..geri kalanında
dokunmak nedir bilirim Rüveyda
parmak uçlarım
enseden başlayıp
omzun iki küreği arasından akıp giderken
bir dişinin tenhasında
giz içinde saklı kalan tüm sırrı .. ifşa edilmeden eşiklerinde
titrer o oluğun bitiminde
ki bu,
kısık ateşte demlenen tav gibidir
şehvetin kızıl karıncaları
yürür
ayak bilekleri
ve
enseden başlayan ürpertiyle
hayır Rüveyda,
bu değil
bir boynun kokusundan gelen efsuna gömülürken dudaklarım
başka bir elin saçlarımı okşaması
tahammül sınırlarını aşıp
hücum ederken tenine
terinden öpmesi
şarap kokulu bir kadının
kırmızı dudağından
bal sürmek gibi
suyun sızmadığı
o eşsiz girifte..
başım dönüyor Rüveyda
bu ateş çok kızıl-ca
kıyamet..