12
Yorum
1
Beğeni
5,0
Puan
1870
Okunma
Bir hırçın dalga bıraktın giderken, sahile varamamış,
Bir deli rüzgar, daha saçına dahi dokunamamış.
Sana bunları yazmak bile;
Bıraktığın kuytularla tanışmak belki.
Belki boş bir binanın odalarında dolaştım günlerce,
İçine girmeden.
Ölü bir bedenden fırlar gibi,
Bir organ vuruyordu camlarına yarısı kırık.
Bir harabeydim ben,
Sen önümden geçtin usulca.
Fısıldadıklarınla güneşi ağırlamıştım oysa..
Bütün ıssızlıklarıma.
Oysa bütün duvarlarıma bir ay ışıltısı vurmuştu her gece.
Pencere kenarlarıma serçeler için ekmek kırıntıları bırakmıştın,
Gördüm.
Okyanusları kabartan ihtişamın gizliydi adında.
Öyle derin geçtin ki bu yıkıntıdan
Yıldızları söndürdü adın.
Çöktü çökecek bir harabenin kalıntılarından geçmek istedin belki.
Gıcırdayan tahtaların adımlarını ele vermesinden korkarak geçtin önümden.
Hiç ayak izin kalmadı bana.
Hiç değmedi sıva çatlaklarıma ellerin.
Sesini hatırlıyorum
Rüyalarıma giren destursuzca.
Yenik bir serçe kondu pervazıma kanadı kırık.
Gülümserken vurulmuştu o,
Uçmaya çalışırken fütursuz.
Kör karanlıklarda kanatmıştı kanatlarını.
Küçücük yüreği çarptıkça duvarlarıma,
Çatlıyordum en sağlam yanımdan ben.
Her gün biraz daha dökülüyorum en kırık yerlerimden.
Pervazlarıma konan yenik serçeler bıraktın giderken.
Kanlarını yıkadım süzülen yağmur sularıyla üzerimden.
Bu duvarları çize çize geçtin benden sen.
5.0
100% (2)